Bangkok`da haftasonu kuzen tatilimiz…

Kop Khun Krup veya Kop Khun Kha yani Tayca `tesekkurler` demek. Size o kadar hizmet ediyorlar, o kadar guzel yemekler yiyorsunuz ki, bu kelimeyi siklikla kullanmaniz gerekiyor. Peki neden 2 ayri kelime derseniz `Krup` ile biteni erkekler `Kha` ile biteni ile kadinlar soyluyor.

Gectigimiz haftasonu Asya`daki duragimiz bir yandan Malezya, bir yandan Laos, bir yandan Kambocya ile cevrelenmis, benim mutfagina asik oldugum Tayland`di.  Nisan ayinda Phuket ziyaretimizden sonra Bangkok bu guzel ulkedeki 2.duragimiz oldu… Ben de bu tay yemegi aski oldukca biz daha bu topraklari cok ziyaret ederiz diye dusunuyorum.

 

 

 

Tayland Vizesi

Ne guzel ki Tayland Turkler`den vize istemiyor.  Sadece ucakta doldurmaniz gereken bir giris/cikis kagidi ver. Otel ve ucak bilgileriniz ile bu kagidi dolduruyorsunuz. Aman cikis kagidini kaybetmeyin, cunku ulkeden cikarken bu kagidi geri vermeniz gerekiyor.

Bangkok Havalimani

Bangkok`da 2 tane havalimani var.

  • Suvarnabhumi yeni havalimani sehir merkezinin 25km dogusunda bulunuyor. Muhtemelen Turkiye`den gelen ucaklar bu havalimanina iniyordur.
  • Don Mueang eski havalimani, daha sehrin icinde. Biz Asya`dan geliyor oldugumuz icin Air Asia gibi low cost bir airline ile uctugumuz icin biz bu havalimanina indik ve buradan sehir merkezine transferimizi Expedia uzerinden ayarlamis oldugum 6 kisilik ozel VIP shuttle ile yaptik ( havalimani cikisinda bizi karsiladilar, otelimize birakip, son gunde geri aldilar ve bu hizmet icin 500HKD yani 220TL odedik)

Toplu Ulasim/Taksi/Uber/Tekneler 

Bangkok`da uber gayet guzel calisiyor. Hong Kong`da da siklikla kullandigimiz bu apliklasyonu Bangkok seahatimizde yagmura yakalandigimiz bir aksam kullandik. Grubun yarisinin taksi ile 30bahta gitti yere, uber 140 baht yazdi. Ama tabi bu Uber`in cok pahali oldugunu gostermez, yagmur yagdigi ve talep arttigi icin boyle yuksek bir fiyat vermis olabilir.

Taksiler, seker pembesi rengi ile cok albenili. Ama Bangkok gunun her saati trafik olan bir yer oldugu icin gercekten hic tavsiye etmiyorum.

Rayli ulasim sisteminin adi BTS SKY train, yerin altinda degil de ustunden gidiyor. Cok hizli ve cok pratik. Tum gun kullanimli kartlari 140baht yani 14 TL

Chao Phraya Nehri Tekneleri, Chao Phraya nehri o kadar kahverengi bir nehirki, insanin uzerinde turistik gezi yapasi felan gelmiyor. Ama biz bu nehir ulasimini da tarihi yerleri gorurken belediye tekneleri ile denemis olduk. Bilet fiyatinin 15baht oldugu bu teknelere Saphan Taksi metro duragi civarindan biniyorsunuz ve tarihi yerlerde iniyorsunuz.

Ne yenir

Uzakdogu mutfaninin en iyisdir Tay mutfagi. Tayland mutfagina asik bir insan olarak, bu bolumu doldurmak benim icin cok zor.

Benim best of best Thai yemeklerim sunlar:

 

 

 

 

 

 

 

  • Green Papaya salad (yesil papaya henuz papaya meyvesi haline gelmeden yesilken toplanan papaya meyvesi ile yapiliyor. Tamarind adi verdikleri sos ile hazirlanan bu salada benim tay mutfagi favorilerimdendir. Tayland`dan paket paket tamarind sos tasiyorum ben)
  • Pad thai with shrimp (seffaf/cam princ noodle ile yapilan meshur tay makarnasi)
  • Pine apple fried rice with shrimp or chicken (ananas canaginda yaptiklari sebzeli kizarmis princleri, ben icinde karides veya tavuk parcalari ile seviyorum. Ananasin pilava ne kadar yakistigini gorup cok sasiracaksiniz)
  • Curry beef/ chicken (Tay mutfaginda korinin yeri bir ayridir. Yesil, sari ,kirmizi koru haricinde, birbirine karistirarak yaptiklari ve degisik isimleri olan massaman veya penang kori gibi turevleri de vardir) (Tay korilerinin birbirinden ayiran icindeki chili biber oranidir, kirmizi kori yaklasik 20 chili biberi acisiyla yapiliyorken, sari kori turmeric adindaki bir bitkiden yapiliyor ve daha cok hint korisine benziyor. Yesil kori ise yesil chili, maydanoz, lime limonu ve feslegenden olusuyor ve yesil rengini bunlardan aliyor) (benim favorim massaman curry)
  • Cashew nuts chicken (fistik tay kulturunde ozellikle yemeklerde cok kullanilan bir girdi. Bu baharatli tavuk ozellikle bol fistiktan yapiliyor ve bence cok lezzetli)
  • Chicken satay (aslinda bir malay yemegidir, ama burada guzel yapiyorlar, tahta sise dizilmis ve baharatlandirilmis tavuk parcalari, yaninda fistik sos ile ikram ediliyor. Bu fistik sosu hindistan cevizi sutu ve massaman curry ile pisiriyorlar ve benim en sevdigim soslardan biri oluyor)
  • Spring rolls (tazesi de var ama bence kizarmis her zaman daha guzel, icine herseyi koyabiliyorlar, ben sebzeli olani her zaman tercih ederim)
  • Sticky rice with mango (hindistancevizi sutunde pisen ozelligi itibariyle birbirine yapisan pilav ve Tayland`in en meshur meyvesi mango ile yapilan guzel bir tatli)
  • Coconut ice cream (hindistancevisi cenneti olan tayland`da yapilan en guzel dondurma, genelde de hindistancevizi canaginda ikram ederler ve uzerine taze hindistancevizi parcalari koyarlar)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tayland Hakkinda

Tayland resmi adıyla Tayland Krallığı, eski adıyla Siyam, Hindiçin yarımadasının orta kısmında bulunan Güneydoğu Asya ülkesi. Sınırları batıda Burma (1.800 km), doğuda Kamboçya (803 km), kuzeyde Laos (1.754 km) ve güneyde Malezya (506 km) ülkeleri bulunmaktadır. Güney kısmında Tayland Körfezi, batı kısmında ise Andaman Denizi yer almaktadır.

Tayland 513.120 km² yüzölçümü ile dünyanın en büyük 51. ülkesidir. Nüfusu ise yaklaşık 67 milyondur ve bu Tayland’ı dünyanın en kalabalık 20. ülkesi yapmaktadır. Ülkenin başkenti ve en kalabalık şehri Bangkok’tur. Etnik Tayların yanı sıra Çin, Khmer, Laos ve Malay kökenli halklar da Tayland’da yaşamaktadır.

Ülkenin resmi dili Taycadır. Nüfusun % 95 lik bir bölümü Budizm dininin Theravada koluna mensuptur. Ayrıca animizm inanışı ve İslâm dîni de yaygındır.

Tayland Krallığı Parlamenter Monarşi ile yönetilmektedir. 2016 yılından beri tahtta bulunan Çakri Hanedanı mensubu kral Maha Vajiralongkorn [X.Rama] devlet başkanı ve silahlı kuvvetler başkanı unvanlarına sahiptir.

Avrupa ülkelerinin Hindiçin bölgesinde kolonileştiremedikleri tek ülke, Mongkut olarak bilinen kral IV. Rama’nın izlediği denge politikaları sayesinde Tayland olmuştur. Hayatı ünlü Kral ve Ben filminde işlenmiş olan Mongkut Fransa ve İngiltere’nin arasındaki rekabetten yararlanmıştır ve bu sayede Tayland, komşuları Burma, Kamboçya, Laos ve Vietnam’ın aksine asla bir Avrupa kolonisi olmamıştır. Bu durum günümüzde dahi Taylar için büyük bir gurur kaynağıdır.

2004 Hint Okyanusu depremi ve tsunamisi sırasında en çok can kaybı yaşanan ülkelerden birisi de Tayland olmuştur.Felaket sonrasında ülkenin turizm endüstrisi de büyük zarar görmüştür.

Budizm ülkenin resmi dinidir. Ülke nüfusunun yaklaşık %95’i Budizmin Theravada koluna mensuptur. Tayland Budizmi animizm, Hinduizm ve Konfüçyüsçülük inanışları ile iç içe geçmiştir. Nüfusun yaklaşık %5’i ise Müslümandır.

Wat adı verilen Budist tapınaklarının toplumda önemli bir yeri vardır. Bu tapınaklarda insanlar ibadet etmenin yanı sıra gönüllü olarak çalışarak topluma hizmet ederler. Budist tapınaklarına girmeden önce ayakkabıları çıkartmak gerekmektedir. Tapınaklarda şort, kolsuz t-shirt, mini etek gibi kıyafetleri giymekten kaçınmak gerekir. Ayak insan vücudunun en değersiz yeri olarak kabul edildiği için, ayak tabanının Buda heykellerine veya diğer insanlara dönük olmaması gerekmektedir. Baş insan vücudunun en kutsal noktası olarak kabul edilir, bu yüzden çocukların başını okşamak hoş karşılanmaz.

Budizm uzerine

Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde , Güneydoğu ve Doğu Asya’da (Çin, Japonya, Kore, Moğolistan, Nepal, Sri Lanka, Tayland ve Tibet gibi ülkelerde) yayılmıştır.

Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm’in hedefi, hayattaki acı, ıstırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir. Budizm’de öğretilerin ana çatısını meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum-ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır.

Budizm, Sanskritçe ve Pali dillerindeki eski Budist metinlerinde ‘uyanmış kişi – farkında olan’ anlamına gelen Buddha kelimesinden türetilmiştir. “Tarihî Buda” da denilen Siddhartha, Budizm’in kurucusu olarak kabul edilir. Siddharta’nın hayattaki acıların kaynağını açıklamak amacıyla yaptığı uzun çalışmalar sonucu ıstırabı sona erdirecek bir mânevî anlayışa ulaştığı ve böylelikle Budalık’a eriştiği kabul edilir.

Budizm, Siddhartha Gautama’nın ölümünden sonra 500 sene boyunca Hint Yarımadası’nda, daha sonra Asya ve Dünya’nın geri kalanında yayılmaya başladı. Hindistan’da zamanla etkisini yitiren Budizm, Güneydoğu Asya ve Uzakdoğu kültüründe etkisini günümüze kadar devam ettirmiştir.

Tayland halkinin %95`i Budist, geri kalan 5%’i ise musluman. Budizm de amaç evrenin yaratıcısı olan tanrının bir parçası olduğunun farkındalığı içinde huzura ve tanrıya yani Nirvanaya ulaşmak. Budizm, Hinduizmin içinden çıkan bir din. insanın kendi içine yönelik çıkacağı ve bilgelik ve güzelliği keşfedeceği bir yolculuk olarak tanımlanıyor. Budanın aydınlanmaya ulaştıktan sonra öğrettiği ilk öğreti olan 4 yüce gerçek şunlardır:

1) Dukkha – Yaşam acı doludur.Budist okullarının büyük çoğunluğu acıların temelini, cahilliğin oluşturduğunu öne sürerler. Cahillik, her şeye körü körüne bağlanarak, gerçeği anlayamama ve yanlış davranışlarda bulunmaktır.Kişi arzular tarafından kışkırtılmış, zincire vurulmuş, tutkuyla bağlanmış, zevk arayışına düşmüşse, kişinin bedensel ve zihinsel sıkıntıları artar, kişinin bedensel ve zihinsel acısı artar, kişinin bedensel ve zihinsel ateşi çıkar, ve kişi bedensel ve zihinsel ızdırap deneyimler.
2)Samudaya – Acıların sebebi cehalet, açgözlülük ve öfkedir.
3)Nirodha – İsteklerin ve arzuların sona ermesi, acıları da ortadan kaldırır. Ruha acı veren duygulardan arınılmalıdır.
4)Magga – Acıların sona ermesinin yolunu Sekiz Katlı Asil Yol gösterir bunlar doğru düşünce, doğru amaç, doğru söz, doğru anlayış, namuslu kazanç, doğru eylem, uyanıklık ve doğru odaklanmadır.

 

Bangkok hakkinda 

Bangkok (Tayland’ın en büyük şehri ve başkentidir. Tayca Krung Thep olarak anılır. 2010 sayımına göre nüfusu 8,280,925’dur.

Şehrin Taycadaki tam resmi ismi 166 harften oluşan “Krung Thep Mahanakhon Amon Rattanakosin Mahinthara Yuthaya Mahadilok Phop Noppharat Ratchathani Burirom Udomratchaniwet Mahasathan Amon Piman Awatan Sathit Sakkathattiya Witsanukam Prasit”tir. Bu ad aynı zamanda Dünya’nın en uzun yer adıdır. Uluslararası alanda şehrin ismi olarak Bangkok kullanılırken, halk arasında şehrin ismi Krung Thep (Melekler şehri) olarak kullanılır. Resmi alanlarda ise, meselâ otomobil plakalarında Krungthep Mahanakhon olarak kullanılmaktadır.

Bangkok, 1782’de Kral I. Rama tarafından kurulmuştur. Güneydoğu Asya’nın en hızlı gelişen ve ekonomik açıdan en dinamik şehirlerdendir. Asya’nın en kozmopolit şehirlerinden biri olan Bangkok, Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization, WMO) tarafından dünyanın en sıcak büyük şehri olarak tanımlanmıştır.

Her yıl milyonlarca ziyaretçi ağırlayan Bangkok, Asya’nın en önemli turistik şehirlerinden birisidir. En çok ziyaret edilen yerlerin başında Budist tapınakları Wat Arun, Wat Phra Kaew, Wat Pho ile kraliyet sarayı Grand Palace gelmektedir. Şehirde çok sayıda tarihi eser ve müze bulunmaktadır.

Gezilecek Yerler 

Bir yere gitmeden once uzun uzun arasitma yaparim.  Blog yazilarini okurum, olabildigince turistik seylerden kacip, lokal insanlarin neler yapiyor olduklarina bakarim.

Bangkok gezimiz oncesinde en buyuk sansim, Ilker`in eski sirketinden arkadasi Yonca oldu. Yonca, suanda Amerika`da yasiyor, ancak oncesinde Bangkok`da yasamis ve bu kulture asik olmus biri. Yogun ajandasi icinde, bana gonderdigi mesajlarla harika bir rehberlik yapti ve tur programimizi sekillendirdi.

Kuzenlerimiz Hong Kong`a Cuma aksam gelmisti ve biz Cumartesi sabah yola cikip Bangkok`a gidecektik (aslinda turu once Hong Kong sonra Bangkok diye planlamistik, ancak daha sonra Ilker`in Amerika programi cikinca, once Bangkok`a gidip sonra Hong Kong`u gezdik, Ilker`de isi icin Amerika`ya gitti- Allah`im ne kadar global bir aileyiz artik) 🙂

Kuzenlerimizin jet-lag olabilecekleri ve Cuma aksami iyi uyuyamayabilecekleri dusuncesi ile Cumartesi sabah cok erken saate bilet almadim. Ucagimiz 10:30 civarindaydi. 1 saatlik bir rotarla kalkti ve 13:00`de indi ( Tayland, HK`dan bir saat geride). Otele gidip yerlesmemiz ve geri cikmamiz saat 3`u bulunca, o gun otelimiz cevresinde takildik.

Otelimiz Siam bölgesinde Holiday Inn’di.

Hedefimiz Siam’da  Square Soi 8`de bulunan Baan Khun Mae retorana doğru gitmekti, ancak sokağa girdiğimizde haftasonu için düzenlenmiş olan gastronomi fuarına denk geldik, sokakta harika kokular vardı, ancak biz yine de misafirlerimiz Asya mutfağı ile sokakta tanışmasınlar diye, karar verdiğimiz restorana gittik. Asya’da en sevdiğim mutfak ne deseniz kesinlikle Tay mutfağı derim… ve o kadar hassas bir insan olmama ragmen Tayland`da sokak yemegi bile yiyebilirim.

Baan Khun Mae restorini okudugum pek cok kaynakta oneri listesinde olan bir restorandi ancak ben 10 üzerinden 5 puan veriyorum. Temiz bir restorandı ancak eğer Siam bölgesinde yemek yiyecekseniz ben size Siam Pentagon alis veris merkezi içinde alt kattaki food court’u öneririm, her mutfaktan onlarca seçenek var, ve biz aç olmadığımız için yiyemedik ancak kesinlikle içlerinde çok iyi tay restoranları var. Siam’daysanız hiç riske girmeyin ve bence yemeği buradaki restoranlardan birinde yiyin.

 

 

 

 

Biz yemeğimizden sonra zaten o bölgede olan ve otelimize çok yakın olan Jim Thomson’un evine gittik. Jim Thomson evi akşam saat 6’ya kadar açık bir yer, biz saat 4:40’daki tura katılabildik.

Jim Thomson, Amerika’lı bir mimar, 2.dünya savaşı esnasında askerlik hizmetini yaparken Tayland’a gelmiş ve bu kültüre aşık olup, yıllar sonra buraya yerleşmiş. Tay ipeğini dünyaya tanıtmış ve meşhur etmiş. İpek kozalağından örülen iple yapılan kıyafetler ve şallar yumuşacık ve çok kıymetli. Halk Jim Thomson’ı çok sevmiş, çünkü işsiz tay halkına çalışma olanağı yaratmış. Siam bölgesinde 6 tane konutu birleştirerek kendine saray gibi bir ev yapmış. 1958 yıllarında yerleştiği evinde çok uzun yıllar yaşayamamış çünkü 1967 yılında arkadaşlarıyla gittiği Malezya tatilinde ormanda kaybolmuş ve kendisinden bir daha haber alinamamis.

Evli olmayan ve çocuğu da olmayan Jim Thomson’un evini yeğeni hükümete bağışlamış.

Tayland halkının %95’inin budist, %5’inin ise müslüman olduğunu okumuştuk, Jim Thomson’un evini gezerken cami’den ezan sesi duyduk, ve tur rehberimiz buranın müslüman mahallesi olduğunu söyledi bize.

 

Jim Thomson’un evini gezmek kişi başı 150baht, ve kıyafet serbest, evin içini gezerken halı olmamasına rağmen ayakkabıları çıkartıyorlar ve fotoğrafa izin vermiyorlar.

Jim Thomson evini ziyaretten sonra akşam yemeği öncesinde bir tay masajı yaptırmak için Siam bölgesine geri yürüdük. ve Soi 6`da pek çok masajcıdan biri olan Smile’da 1 saatlik ayak-boyun-baş masajı satın aldık.  Neredeyse hepsinde fiyatlar fiksdi (tay masajı 300, ayak masaji 300, ayak-baş-boyun 450baht) Biz 6 kişi olunca, Smile’da da 6 kişilik yer olunca burayı seçtik ama bence hepsi birbirinin aynısıydı. Ancak ayak masajı harici boyun ve baş masajı bence çok kötüydü, ve gerçekten çıktığımızda hepimiz 45lira verip dayak yemiş gibi hissettik kendimizi.

 

 

 

Otelimize döndük ve kıyafetlerimizi değiştirip metro ile Sukhumvit 38`deki Face Bangkok restorana gittik. Metroda indiginiz yerden bir sokak boyunca yurumeniz gerekiyor ve eger bu restoran onerisi esimin arkadasi Yonca`dan gelmis olmasaydi, ben kesin yolun yarisinda donmus olurdum. Ancak iyi ki gitmisiz, cunku bence restoran olağanüstüydü. Tabi ki de Tayland standartlarında pahalı bir restorandı ancak 10 üzerinden 9’luk bir yerdi(1 puanı tatlıdan ve kalamardan kırdım) Ambiyans harikaydı ve masaya gelen herşey şahaneydi. Ananaslı kızarmış pilav, tamarind soslu kızartma levrek(olağanüstüydü), pad thai, papaya salad, sebzeli spring roll, sarımsaklı ızgara kalamar, tavuklu curry, şarap ve kokteyller menümüzdü ve muhteşemdi. Aslında pahalı olduğunu söyledim ancak 6 kişilik bu muhteşem yemeğe 750lira gibi bir rakam ödedik.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Akşam yemeğini yediğimiz esnada deli gibi bir yağmur başladı ama öyle böyle değil. Bir sure restoranda mahsur kaldik ama bu gece kesinlikle daha onceden belirlemis oldugumuz Sing Sing Bar`a gitmek istiyorduk.

Hong Kong`da marjinal olmasina ragmen en sevdigim yerlerden biri Ophelia`dir, burayi aslen Avustralyali olan ancak kendini Asya kulturune marjinal yerler yapmaya adamis mimar Ashley Sutton yapmis.

Ashley`in Bangkok`da onlarca guzel mekani var. Biz bunlardan sadece Sing Sing`e gidebildik ancak siz eger gezmek isterseniz su linke tiklayabilirsiniz (http://www.bangkok.com/magazine/ashley-sutton.htm )

Restoranda felaket yagmus yaginca Sing Sing bar cok yakin olmasina 1 taksi ve 1 uber ile gittik. Bangkok`da uber`de cok iyi caliyor, ancak soyledigim gibi ihtiyaciniz olmadikca kullanmayin cunku deli bir trafik var.

O kadar yagmura ragmen sing sing tiklim tiklimdi, biz sansimiza ust tarafta guzel bir balkon bulduk ve hem dans edip ickilerimizi ictik hem de insanlari ve sovlari izledik.

Sabaha erken uyanmis oldugumuz icin ve ertesi gunde yogun bir program bizi bekledigi icin gece 400 baht bir taksiye verip otelimize geri donduk.

Pazar sabahi gunumuze erken basladik ve solugu once Chatuchak Weekend Market`te aldik.  Burasi onbinin uzerinde tezgahin kuruldugu epey buyuk bir Pazar ve sadece haftasonlari kuruluyor. Dolayisiyla bunu bugune koymak zorundaydik. Kendimizi cok kisitlamamiza ragmen 3 saate yakin bu pazarda zaman gecirdik. Incik cincik, kiyafet, koku, sabun, tahta, ahsap ne ararsan var. Ancak bir yerde gordugunu almak gerekiyor, sonra bulurum dememelisin, cunku kesinlikle ayni dukkani tekrar bulamazsin. Biz ne kadar elimizde bir market plani ile gezsek de yine de sokaklar arasinda kaybolduk. Ben mum uzerinde yanan ev icin harika mistik kokular, Zeynep icin uzun yazlik elbiseler ( buara yerlere kadar degen elbiseler giymeyi seviyor), evimiz icin tonton baykus ailesinden isimlerimiz yazili bir kapi susu aldim.

Chatuchak markete gitmek cok kolay, adinin oldugu metro duraginda iniyorsunuz ve cilgin kalabaligi takip ediyorsunuz. Pazarda kaybolmaya baslamadan once ben polis istasyonuna bir ugrayip Pazar plani almanizi oneririm. En azindan hangi bolgede ne satiliyor bilirseniz biraz daha planli gezebilirsiniz. Marketten cikip tekrar uzun bir metro yolculugu ile temple turlarimiza baslamak uzere Saphan Taksin duragina geldik, metrodan indik ve nehir kenarina yuruduk ve 15baht vererek tekne bileti alip Grand Palace`a dogru yola ciktik. Tay halkinin da kullandigi bu yari turistik tekneler neredeyse her durakta durdugu icin biraz yol uzun suruyor, ancak Grand Palace duraginda tam sarayin onunde sizi indiriyor.

 

 

 

 

Bizim bugun hedefimizde Grand Palace, Wat Pho ve Wat Arun manastirlari var.

 

Grand Palace gercekten Bangkok gibi fakir bir ulke icin anormal satafatli bir saray. Tamamen altin ve renkli taslardan olusan bu saray bugun artik gercek bir saray olarak degil bir muze olarak kullaniliyormus ve ayrica da dugun ve cenazelere ev sahipligi yapiyormus. Biz oradayken bir cenaze vardi ve katilan herkes istisnasiz olarak bastan asagi simsiyah giyinmisti, cenaze toreninden sonra da ayni bizdeki gibi insanlara tavuk, pilav dagittilar ( bir de yumurta vardi tabaklarda sanirim)

 

Saraya giris kisi basi 500baht.

1782 tarihli bu ihtişamlı saray kompleksi, yaklaşık 150 yıl Tayland kraliyetine, kraliyet mahkemesine ve hükümetine ev sahipliği yapmış. Saray, halen daha içindeki savaş bakanlığı ve devlet daireleriyle Tayland Krallığı’nın sembolik kalbi olmaya devam ediyor. Gerçekten de Tayland halkının yaratıcılığı ve süsleme sanatındaki ustalığı görülmeye değer.

Saray kompleksi kabaca dörtgen olup 218.400 metrekare (2.351.000 ft2) alana sahip ve dört duvar ile cevrilmis. Sray tek bir binadan olusmuyor, icinde 100`e yakin bina, bahceler ve avulalar var.

Buyuk saray kompleksinin içindeki en önemli yapı “Wat Phra Kaew” yani “Temple of Emerald Buddha”. Türkçesi de “Zümrüt Buddha Tapınağı”. Burası, içinde rahiplerin yaşadığı bir tapınak olmaktan ziyade sadece ibadet edilen bir şapel olarak kullanılıyor. Tayland’da oldukça saygı gösterilen en kutsal tapınaklardan biri olarak geçiyor. Iceride fotograg cekmek yasak. Yapimina 1785 yilinda baslanmis.  Ozelligi tek parca yesil zumrutten yapilmis olmasi. Heykele Kral dışında kimsenin yaklaşmasına izin verilmiyor. Wat Phra Kaew Tapınağının 3 kapısı bulunuyor. Merkez kapıdan sadece Kral ve Kraliçe geçebiliyor. Ön tarafta yer alan 2 kapının birinden girilip, ziyaret tamamlandıktan sonra diğerinden çıkılıyor. Tavan yuksekligi oldukca yuksek, ve neredeyse tavana yakin bir yerde zumrutten yapilmis buddhanin oturan figirunu goruyorsunuz. Her kapı önünde yer alan 5 metre yüksekliğindeki dev heykeller tapınağın koruyucuları olarak tanimlaniyor.

Biz cok hizli geziciler oldugumuz icin buyuk sarayi yaklasik 1-1.5 saatte gezdik. Bahcesinde epey guzel fotograflar cektirdik. Buarada bu saraya girerken kiyafet zorunlulugu var, bayanlar icin askili tsirt, kisa sort ve terlik, erkekler icin sort,terlik kabul edilmiyor.  Ben askili bluzumun uzerine ince bir uzun kollu atmistim ancak cok sicak oldugu icin icerde gezerken 3 kere cikarmaya kalktim. Omzumdan indirir indirmez, duduklu bir memur gelip beni uyardi. Kamera mi var heryerde, beni mi takip ediyorlar anlamadim 🙂 Eger terlikle gelirseniz de, aklinizda olun, cantaya bi corap atin. Icerde bir suru inan terlik ve corapla geziyordu

 

Buyuk saray`dan ciktik yuruyerek dogrudan  Wat Pho temple`a dogru gittik. Tarih ve tıp bilimini bir araya getirerek önemli bir meditasyon ve geleneksel masaj eğitim merkezi olan Wat Pho (the Temple of the Reclining Buddha), bazı kaynaklarda Tayland’ın ilk üniversitesi olarak geçiyordu.

Wat Pho, 16. yüzyıl başlarında inşa edilmiş; 1781’de Bangkok’un başkent olmasıyla yeniden yapılandırılmış.

Wat Pho Tapınağı’nın özelliği “Reclining Buddha” yani “Yatan Buddha” heykeli. Tapınağa giriş kişi başı 150 Baht (15 TL) Kıyafet kuralları Grand Palace’taki kadar olmasa da yine sıkı, şort ve askılı üstler kabul edilmiyor. Yatan Buda’nın görüntüsü Buddha’nın Nirvana’ya girişi ve tüm reenkarnasyonların sona ermesi anlamına geliyor.

Burada boylu boyunca yatan Buddha, 15 metre yüksekliğinde 43 metre uzunluğunda. Sağ kolu üzerine uzanmış, yastığa dayanmış durumda ve cam kristallerle süslü. 3 metre yüksekliğinde ve 4.5 metre enindeki ayaklarının altında sedef kakma ile yapılmış 108 uğurlu sembol bulunmakta. Koridorda bulunan 108 adet bronz kase Buda’nın 108 hayırlı durumunu simgeliyormus. Ziyaretciler bu kaselere para atarak kendilerine şans ve iyilik gelmesini diliyorlarmis.

Yatak Buddha heykeli, 1800’lü yılların ortasında tapınağa yerleştirilmiş ve tapınak Tayland’ın ilk üniversitesi olarak işlemeye başlamış. Ilkerin deyimi ile bu buddhayi bu kadar buyuk yapmislar yatirmislar, sonra da tepesine binayi yapmilar ancak Buddhayi geri kaldiramamislar, o yuzden adini yatan buddha koymuslar. Gercekten o kadar buyuk ve devasa ki, kesinlikle buddhanin uzerine binayi yapmis olmalilar. Yoksa bu binain icine o buddh anitinin girmis olmasi mumkun olamaz.

Ama bizim bu tapinaga gitmemizin asil sebebi yatan budhhayi gormek degil, ilimiyle tay masaji yaptirmakti.  Wat Pho Thai Geleneksel Tıp ve Masaj Okulu, Wat Pho temple`inin bahcesinde yer aliyor. Tayland Eğitim Bakanlığınca onaylanan Tayland tıbbının ilk ve en eski masaj okullarından birisiymis.

Bu masaj okulu tay masajinin dogdugu yermis ve burada gercekten egitim almis ve mezun olmak uzere olan ogrenciler calisiyormus. Biz yatan buddha temple`ini gezmeden once tay masaj okuluna gidip sira numarasi aldik cunku ortalama yarim saat bekleme suresi veriyorlardi. Ben ve Esin, yagli tay masaji yaptirdik, digerleri ile yarim saat ayak, yarim saat bas ve boyun masaji istediler. Saatine 600baht verdigimiz bu masajin her dakikasina degdi, cunku ovarak degil basinc noktalarina parmak uclariyla baski uygulayarak yapilan bu masaj teknigi ile gercekten ama gercekten kendimizden gectik. Beni biraksalar, ben gunun geri kalaninda da hayatima orada devam edebilirdim.

Ilker ile hemen hayallere daldik, olurda Hong Kong`dan sonra Bangkok`a yerlesirsek, ben buraya gelince bir tane eve helper istiyorum, bir tane da bu masaj okulinda egitim almis masoz istiyorum dedim 🙂 Hayal kurmak parayla degil ya 🙂

Wat Pho manastirinda harika masajimizdan sonra tekrar gemiye bindik ve Wat Arun yani Safak Tapinagina gittik.  Burasi 300 yillik bir tapinak ancak neredeyse kapanis saatine denk geldigimiz bu manastiri sadece bahcesinde gezdik ve bol bol fotograf cektirdik. Tapinak Eyfel kulesine benzeyen bir yapiya sahip ve aktif olarak kullaniliyor. Beş kuleli renkli yapı, neredeyse tepeden tırnağa porselenden inşa edilmiş. Tapınak kompleksinin kalbinden gökyüzüne doğru yükselen 81,85 metre yüksekliğindeki Stupa, renkli kesme seramik çinileriyle oldukça özenli bir mimariye sahip.

Wat Arun tapinaginda biraz mola verdikten sonra tekrar gemiye bindik ve Asiatique The Riverfront`a dogru yola ciktik. Sabahtan beri fazla hizli kosturunca (ustune de buaralar benim tiroidlerim tavan durumda olunca), aclik, beni gemide biraz tuttu ve zor bir yolculuk gecirdim. Sagolsun yanimdaki Cinli teyze bana mentol koklatti ve kendime geldim.

Asiatique` gelme sebebimiz aksam burada yemek yemek ve Ladyboy`larin kabaresini izlemekti. Asiatique harika bir sokak pazariymis megersem. Uzerinde pek cok dukkanin oldugu bu alanda gosteri baslayana kadar cok guzel zaman gecirdik. Biz tercihimizi bir italyan restoranindan yana kullandik ve 10 uzerinden maksimum 5`lik bir yemek yedik.

Calypso Cabaret sov biletini ya onceden internetten veya sov baslamadan birkac saat once almaniz oneridir, cunku masa duzeninde olan bu kabare sovu icin numarali koltuk veriyorlar. Bizim yerimiz cok onlerde degildi, ancak yine de sahneyi gayet guzel gorduk. Tamami lady boy`lardan olusan bu sov icin kisi basi 1200 baht verdik ve bunlar nasil daha once erkekmis diye sok icerisinde sovu izleyip gecemizi sonlandirdik.

Pazartesi yani son gumuzude ise biraz daha uzun vaktimiz olacagini dusunmustuk, cunku ucagimiz saat 5`deydi, ancak VIP shuttle`imiz trafik yuzunden bizi 1:45`de almaya gelecegini soyleyince, planlarimizi biraz degistirmek zorunda kaldik ve kendimizi Siam`daki alis veris merkezlerine attik. Siam`daki alis veris merkezleri gercekten cok guzeldi. Kendimize kore yuz maskeleri aldik.  Hizli bir ogle yemegi yedik ve otelimize geri donduk.

Son soz

 

Asya`ya yerleseli 13 ay oldu, bu 13 ayda toplam 10 ulke gormusum. İcinde 2 kere gittigim tek yer Tayland oldu.  Bangkok bizim icin harika bir haftasonu duragiydi. Kuzenlerimizle cok guzel bir 3 gun gecirdik. Hem guzel yemekler ile midelerimizi senlendirdik ( aramizda Asya`ya gelip, hicbirsey yiyemeyip 3 kilo verecegini dusunenler vardi, ben isim vermiyorum, o kendini biliyor) 🙂 hem de harika tay masajlari ile ruhumuzu doyurduk. Tayland seni gercekten cok seviyorum 🙂

 

 

 

 

 

 

Print Friendly, PDF & Email
Written By
More from acemianne

HK’da hastane ile tanışmamız

İki gündür Can ateşleniyordu. Ama başka hiçbirşeyi yok, sabah akşam ateş düşürücü...
Read More

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir