Kuzenlerimiz ve biz bu sefer Bali`deyiz…

Terima Kasih!

Yani Endonezya dilinde teşekkür ederim demek. O kadar hizmette kusur etmiyorlar ki, sürekli kullanmanız gerekiyor bu kelimeyi…

Aradan gecen tam 10 yılın ardından yine Bali`deyiz… Bu sene 10. Evlilik yıldönümümüzü kutladığımız için nereye gidelim diye çok düşünmedik aslında… Ben epey uzun zaman önce Bali’yi yeniden görmek istediğime karar vermiştim… Ama en güzel kısmı, kuzenlerimizin bize katılması oldu, geçen seneki Bangkok tatilimizden sonra bu sene hep birlikte rotayı Endonezya’nın güzel tatil adası Bali’ye çevirdik…

Bir yere gitmeden önce epey okuyup araştırıyorum, bu sefer özellikle MilesforDreams benim en büyük yardımcım oldu. Sanal ortamda tanıştığım Özden bana çok faydalı bilgileri içtenlikle verdi… Özellikle trafik dikkate almamız gereken bir etken oldu, çünkü 10 sene önce ben hiç Bali’de trafik olduğunu hatırlamıyordum, şu anda ise bir yere ulaşmak için saatlerce yolda zaman geçirmek gerekebiliyor. Bloğumu yazarken özellikle genel bilgiler kısmında Özden’in notlarından epey yaralandım, siz bilgilerin kaynağı için mutlaka onun da sitesini okuyun.

Bali’de nerede kalınır?

Biz tatil planımızı 2 gün Seminyak, 2 gün Ubud, 2 gün de Nusa Dua olarak yaptık. Aslında normalde bir otele gireriz ve orada kalırız ama Bali’nin oldukça büyük olması, gezilecek yerlerin birbirinden ayrı ayrı yerlerde olması, trafiğin çok yoğun olması sebepleriyle bu sefer otellerimizi değiştirdik. 10 yıl önce olmayan bir yerdi Seminyak, biz bir akşam Kuta’ya gitmiştik, şimdi ise okuduğum notlar Kuta’nın çok kötü olduğunu Seminyak’ın tatil için daha uygun olduğunu söylüyordu. Seminyak güzel restoranların ve eğlencenin olduğu bölge, Ubud denize uzak-ormanın içinde ama neredeyse gezilecek yerlerin tamamının olduğu bölge. Nusa Dua ise 5 yıldızlı tüm otellerin yerleştiği özel bir ada.

 

Biz Seminyak’ta Hotel Tevana’da, Ubud’da Grand Sunti’de, Nusa Dua’da ise Conrad Bali’de kaldık kendimizi şımarttık. Özellikle Conrad Bali’nin tadilatta olması ve bizim yıldönümümüze verdikleri önem (tabi bir de İlker’in Hilton statüsünün yadsınamaz katkısı) ve benim etkileyici konuşmamla odalarımız standart odalardan süitlere yükseltildi, bu da yetmedi bize 2 gün havuzlu süper lüks bir villa tahsis edildi. Gerçekten tek kelimeyle şımardık/ şımartıldık…

 

Endonezya Dili

Ülkede, birbirine çok benzeyen 250’den fazla dil kullanıyorlar. Bağımsızlıktan sonra yapılan çalışmalarla ülkenin resmî dili olarak, kullanılan farklı lehçelerin ortak kısımlarını ihtiva eden “Bahasia” denilen lisan kabul edilmiştir. Ancak özellikle Bali`nin oldukça turistik bir yer olması sebebiyle İngilizce her yerde kullanılmaktadır.  Ayrıca gördüğümüz kadarıyla Endonezya dili Latin alfabesine geçmiş olmakla birlikte, Bali’de yerel halk halen farklı bir alfabe kullanmaktadır.

 

 

Bali’de ilk akla gelenler listesi

  • Trafik resmen çileye dönmüş. İstanbul trafiği az kalır yanında… Bir yerden bir yere gitmek işkence. Otel değiştirmeden Bali tatili yapmayı sakın ama sakın düşünmeyin….
  • Rehber Deva, harika biriydi… Bizi 3 gün gezdirdi… Aslında sadece şoförümüz olacaktı ama pek çok gezilecek yere bizimle girdi ve bildiklerini bizimle paylaştı…
  • Salıncak, tamamen yeni moda bir aktivite ama böyle bir güzellik yok… Dağların tepesinde alabildiğine bir manzara… Tüm gezdiklerimiz içinde unutulmayacakların başında yer alıyor…
  • Bintang bira ve Jimbaran sahili… 10 yıl önce ne ise şimdi yine o… Bali’de en sevdiğimiz… Harika gün batımı, bol bol kalamarlar, karidesler… Sos koymayın demeniz gerekiyor aksi halde sarımsak başta olmak üzere her türlü acı sosa bulanmış ne olduğunu anlamadığınız bir şey yersiniz.
  • Tırta Empul tapınağı kutsal suları… Her birinde tek tek dua ederek yıkandıkları 11 ayrı çeşme…
  • Maymunlar, her yerdeler ve eğitilmemişler. Özellikle Ubud’da sokakta yürürken çok dikkat etmeniz gerekiyor.
  • Conrad otelimizde saat 3 çaylarımız, saat 5 kokteyllerimiz, villamızın bahçesinde Türk müziği eşliğinde sohbetlerimiz, gün boyu uzanıp kaldığımız havuz başı yataklarımız…
  • W hotel’de gün batimi içkilerimiz…

Peki hayal kırıklıkları neler:

  • Tay masajından sonra Bali masajı gerçekten koca bir yalan… Bol bol yağ sürüp, sizi ovuyorlar… Ama çok ucuz, kendinizi şımartmak için bol bol durup ara verebilirsiniz…
  • Bali mutfağı diye bir şey yok, Asya’nın kesinlikle en zayıf mutfağı… ama Bali aç kalmayacağınız kadar çok alternatifin olduğu bir turistik mekân…

Endonezya Vizesi

Ne mutlu bize ki artık vize veya ayak bastı parası uygulanmıyor. Sadece uçakta bir gümrük formu doldurmanız gerekiyor.

Bali havalimanı

Oldukça rahat ve büyük, internet erişimi var. Pasaport kuyrukları oldukça uzun ancak memurlar güler yüzlü ve işlerini çok hızlı yapıyorlar.

 

Ulaşım

Biz ilk gün İlker ile aynı saatte Bali’ye indik, o Malezya’dan geldi ben ise Hong Kong’dan.  Otelimizden ayarladığım araç gelip bizi aldı ve Seminyak için 200.000 Rupiah ödedik (TL için rakamları 3’e bölmek gerekiyor).

Aynı otele bir sonraki gün kuzenlerimiz Grab ile 62.000Rupiah’a geldiler. Gitmeden önce Grab uygulaması indirerek oldukça rahat hareket edebilirsiniz… Grab’de isterseniz nakit isterseniz sistem üzerinden kredi kartınızla ödeme yapabiliyorsunuz.

Taksiler için taximetreli blue bird taksileri kullanmak gerekiyor, aksi halde diğer taksiler ile mutlaka binmeden pazarlık etmek gerekiyor.

Her yerde motorlar var, biz kiralamadık ancak günlük sanırım 80.000 Rupiah gibi bir şeydi.

Özel araç, biz 3 gün boyunca rehberimiz Deva ile gezdik. 8 kişi olduğumuz için Deva büyük bir araç kiraladı ve günlük 1.000.000 Rupiah ödedik.

Ne yenir

Ben bir mutfak aşığıyım, ancak Endonezya mutfağı gerçekten çok zayıf ve başarısız bir mutfak bence. Aç kalmanız mümkün değil çünkü harika kafeler ve restoranlar var ve dünyanın her yerinden yemek bulabilirsiniz.  Benim spesifik olarak restoran önerilerim sadece şunlar olabilir:

Seminyak bölgesinde: The Fat Turtle’da kahvaltı, Cafe organic’de kahvaltı veya öğlen yemeği, Bottega Italiana’da kahve ve kekler…

Kuta’da Wacko Burger

Jimbaran ’da sahildeki onlarca restorandan birinde mutlaka ama mutlaka balık. Jimbaran ‘da restoranlara gittiğinizde menüden balık seçmemeniz gerekiyor. Mutlaka içeri gidip balığınızı görün, tarttırın ve nasıl pişmesini istediğinizi söyleyin. Ayrıca masaya koca bir tencere pilav, ufak yeşil salatalar geliyor, bunları da hesap edip ona göre siparişi vermeyi unutmayın. Bir de normalde Endonezya’da KDV 10% ve ayrıca 5-6% gibi bir hizmet vergisi var, ancak Jimbaran ‘da bunu fiyatın üstüne 21% olarak uyguluyorlar, dolayısıyla pazarlığınızı yapmayı unutmayın…

 

 

Din üzerine

Endonezya %90’ı Müslümanlardan oluşan bir ülke iken Bali adasında bu oran terse dönmüş yani adanın nerdeyse %90’ı Hindu ve Balililer için dinleri gündelik hayatlarının çok önemli bir parçası. Canang Sâri adını verdikleri yapraklardan yapılmış küçük bir kutu içine çiçek, meyve, tütsü ve vb. şeyler koyup işyerlerini, evlerini bu tütsülerle kutsayarak güne başlıyorlar. Sokaklarda, otelde, restoranlarda her yerde bu palmiye yapraklarından yapılmış kutuları göreceksiniz, aman yürürken dikkatli olun bunları ezmeyin.

Hareket eden her şeyin canlılığı ve ruhunun olduğuna inanılıyor. Rüzgâr, yağmur, deniz, güneş, ay gibi…Onlara sundukları bu adakların kendilerine; bolluk ve bereket sağlayacağına inanıyorlar. Her yemek öncesi, besinlerinin ve refahlarının sürekliliği için doğaya bir sunum yapıyorlar. Bu sunular bir nevi; onları afetlerden, kötülüklerden koruyor.

Hinduizm’de insanlar yaşam ve ölümün sürekli birbirini takip ettiğine yani reenkarnasyona inanıyor. Din öğretmenleri olan kişilere guru adı veriliyor ve toplum tarafından çok saygı duyuluyor.

Farklı 4 ibadet yöntemleri var. Bakti, Karma, Ginana, Yoga.

  • Bakti: Tütsüler, dualar, sunular ve kurbanlar aracılığıyla yapılan dua.
  • Karma: Tanrının yarattıklarına özen göstermek. İster müzik çalmak, ahşap oymak, resim yapmak, tarlada çalışmak. Kısacası yaptıkları işin en iyisini yapmak.
  • Ginana: Öğretmenler, rahipler ve guruların bilgi yolu ve ibadeti.
  • Yoga: Meditasyon. Yani Moksa’ya ilk ve ana kaynağa ulaşarak huzura ermek.
  •  Hinduizm’de her varlık kendi yolunu seçmekte özgür; bunu ister duayla ister inzivayla ister meditasyonla yapıyor, isterse de fedakârca davranışlarla. Kişinin hayatında yaptığı, düşündüğü, hissettiği bütün olgular ve mental nitelikler, kişinin gelecekteki hayatını ve bütün kişilik özelliklerini, kaderini biçimlendiyor, başka bir deyişle Hinduizm’e göre kişi, farkında olarak veya olmayarak kendi kaderini yaratıyor, Tanrı bu kadere “kötü” bir etki bırakacak bir şekilde müdahale etmiyor yani kişinin hayatında başına gelen kötü olayların hiçbirinin arkasında “Tanrı” bulunmuyor, ancak eğer kişi Tanrı’ya derin ve içten dua ederse Tanrı, kişinin karmasına iyi etki edebiliyor.

Bali’de neredeyse tüm evlerin bahçesinde tapınaklar var. Günlük ibadetleri için bu tapınakları kullanıyorlar. Daha büyük dini törenler için de büyük tapınakları kullanıyorlar.

Tenasühe inanıyorlar. Yani ruhun bir bedenden başka bir bedene geçmesi inanışı. Ölüleri gömülmüyor yakılıyor. Yakma töreninden önce, evlerinin bahçelerindeki yatak bulunan verandada ölülerini yıkıyor ve dua töreni gerçekleştiriyorlar.

Endonezya Hakkında

Önce biraz Vikipedi bilgileri ile başlayalım…

Endonezya ismi Latince ve Yunanca köklerinden türemiştir ve “ada” anlamına gelmektedir.

Endonezya 17binin üzerinde adadan oluşur ve 2016 yılı sonu itibariyle 260 milyon civarında nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesi ve aynı zamanda en kalabalık Müslüman ülkesidir. Endonezya halk tarafından seçilmiş meclisi ve devlet başkanı ile bir Cumhuriyet’tir. Ülkenin başkenti Jakarta şehridir. Sınır komşuları, Papua Yeni Gine ve Malezya‘dır. Diğer komşu ülkeleri SingapurFilipinlerAvustralyaAndaman ve Nikobar adalarıdır. Endonezya ASEAN‘ın kurucu üyelerinden ve G20 üyesi ülkelerdendir.

Endonezya’nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malezya’dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır.

Eski çağlarda ticaret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı. Ticaretteki bu ehemmiyeti sebebiyle, dünyanın çeşitli yerlerinden Endonezya’ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı.  Bu devirlerde ülkede aşiret idareleri krallık hâline geldi. Öyle ki her ada ayrı bir krallıktı. On ikinci ve on beşinci asırlarda Hindistan ve Malezya’dan ticaret için buraya gelen Müslüman tacirler İslamiyet’in yayılmasına vesile olmuşlardır.
İlk defa 1511 yılında ülkeyi Portekiz işgal etti. On altıncı asrın sonlarında Hollandalılar, Doğu Hindistan, Cava ve Moluk’da kurdukları şirketlerle bölge ticaretini ele geçirdiler. Bunun yanı sıra Cakarta’ya üs kurmalarıyla Hollanda’nın bölgedeki nüfuzu arttı. Diğer sömürgeci devletlerin anlaşmaları neticesinde 18. asrın sonlarında Hollanda ülkeyi tam manasıyla egemenliği altına almıştır. 1900’lü senelerin başlarından itibaren gün geçtikçe anti-emperyalist fikirlerin kuvvetlenmesi sonucu Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesi fiilen başladı. İkinci Dünya Savaşında Japonya, Endonezya’yı işgal etti. Siyasi olarak Japonlar ülke halkının Hollandalılara karşı yaptıkları bağımsızlık mücadelesini desteklediler. Japonlar, milliyetçilerin hükümet kurmalarına müsaade etti.

 

17 Ağustos 1945’te Japonların teslim olmalarıyla Endonezya’da Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kurularak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Hollanda, Endonezya’nın bağımsızlığını tanımadı. Endonezya ve Hollanda arasında bu sebepten başlayan mücadele, Endonezya’nın zaferiyle neticelendi. Hollanda, “Endonezya Birleşik Devletleri’ni resmen tanımak zorunda kaldı. 1950 senesinde devletin adı “Endonezya Cumhuriyeti” olarak değiştirildi.

Endonezya’da başkanlık sistemine dayalı, cumhuriyet rejimi vardır. Parlamento, 460 üyeli Millet Meclisi’nden meydana gelmektedir.

Fiziki Yapı

Endonezya’da buluna 17binin üzerindeki adanın iç kısımlarında çeşitli denizler bulunur. İç denizlerle beraber yüzölçümü yaklaşık 5.000.000 km2 olan Endonezya’nın kara parçalarının toplam yüzölçümü ise 1.919.443 km2dir (Türkiye yüzölçümü denizleriyle birlikte 783.562km2) İç denizleri, Cava, Sunda, Banda, Flores, Selebes ve Moluk denizleridir. Adaları birbirinden ayıran deniz ve boğazların önemli özellikleri derin olmalarıdır.

Endonezya genel yapı itibariyle volkanik adalardan müteşekkildir. Çoğu sönmüş vaziyette yaklaşık 150 civarında volkan bulunmaktadır. Ülke Ekvator çizgisi üzerindedir.

 

Ekonomi

Topraklarının sadece %7,5’u ekilebilir durumdadır. Sulanabilen arazilerde senede iki defa mahsul almak mümkündür. Ayrıca orman ürünü ihraç eden ülkeler arasındadır. Ülkede en çok ekilen tarım ürünü pirinçtir. Pirincin çok yetiştirilmesine rağmen, halkın temel beslenme maddesi olduğu için ülke ihtiyacını dahi karşılayamamaktadır. Ekilebilir arazilerinin çoğunluğu Cava, Bali ve Sumatra adalarındadır. Bu durum nüfus dağılımının en etkili faktörüdür. Pirincin yanında baharat, tütün, mısır, yer fıstığı, patates, kahve, soya fasulyesi yetiştirilen önemli ürünlerdir.

Kerestesi değerli olan abanoz ve Hint meşesi ağaçları, kauçuk ormanlarından elde edilen kauçuk, kına ağacı kabuklarından elde edilen kinin ülke ekonomisine büyük katkısı bulunan orman ürünleridir. Dünya kinin ihtiyacının %90’ını Endonezya karşılamaktadır.  Kinin dünyada başta sıtma olmak üzere dolaşım bozukluklarına kadar 20 farklı hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.

Bali Hakkında

Bali, Küçük Sunda Adalarının en batısında yer alan Endonezya‘ya bağlı bir adadır. Batıda Cava, doğuda ise Lombok adasının arasında kalır. Başkenti Denpasar‘dır.

2018 yılındaki nüfusu 4.8milyon olarak tahmin edilmektedir. Ancak bu nüfus adayı sürekli ziyaret eden turistlerle 1.5 katına çıkmaktadır.

Tropikal ada deyince genelde insanların aklına Maldivler ’deki gibi bir ucundan diğer ucuna yürüyerek gidilebilen adalar geliyor ancak Bali oldukça büyük bir ada. Toplam yüzölçümü İstanbul’un 4 kati (Bali 5,632 km² yüzölçümü sahip ada; İstanbul 1539km2) Kuzeyinden güneyine toplam mesafe 110km.

1960’te patlayan ve halen aktif bir yanardağ olan Agung dağı 3,142 m ile adanın en yüksek noktasıdır. Merkezden doğu kesimlere doğru dağlar yükselir. Adanın en doğusunda da Agung dağı vardır. Batur dağı da (1,717 m) halen aktif bir yanardağ olup 30.000 yıl önce patlaması dünya tarihinin en büyük volkanik olaylarından biri olarak kabul edilir. Adanın en uzun nehir yaklaşık 75 km uzunluktaki Ayung nehridir.

3 asır önce Bali ekonomisi genel itibarıyla tarım üzerineydi. Şimdi ise turizm en büyük endüstri ve bunun bir sonucu olarak Bali bugün Endonezya’nın refah seviyesi en yüksek bölgelerinden biridir. Bali ekonomisinin %80’i turizm üzerine kuruludur. 2002 ve 2005 yıllarında yaşanan bombalama olaylarının ardından turizm sekteye uğrasa da şimdilerde tekrar iyileşmektedir.

Gezilecek Yerler

Ben ve Ilker, Bali`ye Cuma günü indik ve otelimizden ayarladığımız araç ile otelimiz Tevana’ya ulaştık. Fazla oyalanmadan çıktık ve Seminyak merkeze yürüdük. Tam bir tatil yöresi, yan yana dizilmiş onlarca restoran, aralarda harika dükkanlar, dondurmacılar var… Ben epey bir acıkınca, biz de ne yiyelim diye henüz karar verememiş olunca önce bir közlenmiş tereyağlı mısır yedik. Asya’da mısırlar Türkiye’deki gibi tuzlu değil, baya tatlı mısır, ama sanırım biz bu tada çok alıştık. Akşam yemeğimizi Sea Circus adında bir restoranda yedik, ama sonra Jalan Kayu Jati caddesi üzerinde özellikle canlı müzik yapan alternatifler varmış sanırım.  Yemekten sonra tesadüf Motel Mexicola gece kulübüne gittik ve aşırı eğlendik… İlker’le epey bir dalga geçtik ama sanırım 90’lar-2000’ler gecesi gibi bir şeydi, aksi halde bütün şarkıları bilmemiz imkansızdı…

Motel Mexicola gece kulübü okuduğum pek çok yorumda da geçen body Works mesaj salonunun hemen karşısında, 1 saatlik Bali mesajı 350.000 Rupiah.

Cumartesi sabah uyandık ve kendimizi otelden dışarı attık. The Fat Turtle adında bir kafede harika bir kahvaltı ettik. Endonezya kahvelerimizi içtik… Sonra potato head beach’e gittik, çok keyifli görünüyordu, ancak saat 11 gibi olmuş olmasına rağmen, tüm güneş yatakları doluydu… Biz de kuzenlerimiz gelince geliriz diye adımızı yazdırıp, 6’şar kişilik 2 güneş yatağı istedik. (gün sonunda bize hala sıra gelmedi, bizi sıranız geldi buyurun gelin diye aradıklarında akşam saat 8’di) Potato head’e önceden rezervasyonda yapılmıyormuş, sabah erkenden gitmek gerekiyor, güneş yataklarını minimum 500.000 rupiah harcama garantisi ile alabiliyorsunuz.  Bu arada eğer sahil isterseniz o kısım bedava ve havuz herkese açık, dolayısıyla güneş yataklarında yer olmasa bile sahil kısmını kullanıp, denize ve havuza girebilirsiniz.

Potato head beach’de yer bulamayınca sahil tarafından yürümeye başladık ve hemen yanında Sea Salt oteline gittik. Sea salt otelinde havuz başında yer bulduk ve burada birkaç saat güneşin altında keyif yaptık ve sangria’larımızı içtik.

Saat 3 gibi kuzenlerimiz otele ulaştı, onları karşıladık ve hep birlikte tekrar potato head tarafına geldik, ancak sıranın hala bize gelmediğini anlayınca, bu sefer W hotel’e geçtik. Woobar gerçekten harikaydı, ancak yine doluydu… Biz de ice bar tarafına geçip günümüzü orada batırdık… Buarada aklımızda kalmasın diye dalgalı Bali denizinde biraz yüzdük… W hotelin havuzu gerçekten bir harikaydı… Ice bar’da gün batımı gerçekten bir harika…

Akşam duşlarımızı aldık ve Seminyak merkeze yürüdük yine… Bu sefer Cafe Bali’de karar kılıp, Endonezya mutfağını denemek istedik… Yemekten sonra soluğu Bali masajında aldık ve 1 saat dinlendik, sonra Motel Mexicola’ya gidip biraz dans ettik ve gecemizi bitirdik…

Pazar sabahına yine The Fat Turtle’da harika bir kahvaltıyla başladık, Deva bizi 9’da almaya geldi…

Ve önce Taman Ayun’a gittik… Taman Ayun, Mengwi krallığının en önemli tapınaklarından biri olarak 1634 yılında inşa edilmiş. Her biri birbirinden yüksek 4 ayrı bahçesi var. İlk bölüm büyük bir bahçeden oluşuyor ve buraya Jaba ismi veriliyor. 2. Bahçede özel günlerde yemek yapılan oldukça büyük bir mutfak alanı var. Öğrendiğimiz kadarıyla Bali’de bulunan tüm tapınakların kendine özel yılda 2 ayrı günü var ve o günler büyük kutlamalar yapılıyormuş.

Taman Ayun’dan sonraki durağımız Ulun Danu Batur tapınağı oldu.  Yolu oldukça sapa olduğu için gidemediğimiz Besakih tapınağından sonra Bali’nin en büyük tapınağı Ulun Danu tapınağıymış. İçerisinde 200’den fazla irili ufaklı tapınak varmış. Batur dağının 1917 ve 1921 yılındaki 2 büyük patlamasında tapınağa oldukça çok lav sıçramış ve tapınak zarar görüp tekrar restore edilmiş.

 

Ulun Danu tapınağından sonra soluğu salıncakta aldık, buraya giderken Bali Handara otelinin kapısından geçtik, ancak bir kişi için fotoğraf çektirme ücreti 30.000 Rupiah olunca, kimse daha 2 sene önce yapılmış otelin kapısında fotoğraf çektirmeye bu kadar para vermek istemedi ve ayrıldık… Son 10 yılda Bali’de ne değişmiş derseniz, bence en çok turizme bakış açıları değişmiş… Attığınız her adımda mutlaka para veriyorsunuz… Yani oldukça değersiz bir paraları var, ama gerçekten sağa sola para dağıtmaktan bir süre sonra rahatsız olmaya başlıyorsunuz…

Bali’deki son trend olan her yere yerleştirilmiş olan salıncaklardan birinde durduk… Günün en güzel saatlerini kesinlikle burada geçirdik ve birbirinden harika fotoğraflar çektik… Hatta o kadar oyalandık ki günün son durağı olan Tanah lot’ta gün batımına yetişemedik ve gün batımını kaçırdık… Tabi bunda 2 saat kaldığımız trafiğin de epey etkisi oldu…

Deva’dan bizi otel yerine Kuta’da olan Wacko Burger’e bırakmasını istedik…  Wacko burger gerçekten bir harikaydı…

 

Benim rehberliğimde mağazalara bakarak 5km otelimize yürümek varken, İlker’in kısa yoldan bizi otele ulaştırma çabaları ile arka yollardan 3km otelimize yürüdük… Bir Italyan kafesi olan Bottega Italiana’da günün yorgunluk kahvelerini içip, otelimize döndük…

Pazartesi günü valizlerimizle otelimizden ayrıldık ve Ubud’a doğru yola çıktık, bu esnada Ubud’daki otelimizin önünden geçince orada bir mola verip valizlerimizi bıraktık. İyi ki de bırakmışız, çünkü akşam çok daha rahat ettik.

Önce Ubud’da Maymun ormanına gittik, ancak 10 sene önce olduğu gibi, 10 sene sonra da ben içeri girmeye cesaret edemedim…

 

Maymunlar ormanından sonraki durağımız Tagalang pirinç tarlaları oldu… Bali’deki en harika manzaralardan biri…

Pirinç tarlarından sonra soluğu Luwak kahvesi denemek için Bali Pulina’da aldık… Önce misk kedilerini gördük ve bize prosesi anlatan rehberimizi dinledik.

 

 

Bali Pulina’da bu kedilerden 20 tane varmış, ayrıca ormanda da pek çok varmış, kedilere yemesi için kahve çekirdekleri bırakılıyormuş, ancak ormanda bunu toplamak çok zor oluyormuş. Buradaki 20 tane kedi, günde ortalama 40-50 çekirdek kahvesi yiyormuş, ayrıca sadece muz ve mango ile besleniyormuş, kedinin midesinde öğütülen kahve çekirdekleri kedinin dışkısıyla atılıyormuş. Bu şekilde günde 2-3 kilo kahve topluyorlarmış. Bu çekirdekler, 3 kere yıkanıyormuş. Sonra da güneşin altında 1 hafta kurutuluyormuş. Daha sonra geleneksel yöntemde elde tek tek , şimdilerde ise makinelerde kabukları soyuluyormuş (yani merak etmeyin kedi dışkısı yemiyorsunuz, o çekirdekler soyuluyor), soyulan kahve taneleri kavruluyor ve sonra da dövülüyor. Luwak kahvesi tadı aynı Türk kahvesine benzeyen güzel bir kahve bence… Bali Pulina’da bir fincanını 50.000 Rupiah’a içebilirsiniz. Ayrıca Bali Pulina’da bahçelerinde yetişen tüm bitkilerden hazırladıkları 9  ayrı çeşit kahve ve çayı tadım olarak deneyebilir ve muhteşem prinç tarlalarına bakarak dinlenebilirsiniz. Luwak kahvesinin 250gr’lık paket halde satın almak isterseniz 1.000.000 rupiah ödemeniz gerekiyor. Yani kilosu 1.200-1.300 TL gibi bir şey oluyor.

Bali Pulina’dan sonraki durağımız kutsal olduklarına inanarak yıkandıkları Tirta Empul tapınağı oldu. Tirta Empul’un en önemli özelliği, şifa getirdiğine inanılan kaynak suyunun aktığı 11 çeşmesi, her bir çeşmeden su akıyor ve her bir çıkıştan akan suyun ayrı bir ise yaradığına inanıyorlar . 10. Yüzyıl civarında yapıldığı tahmin edilen tapınağa her yıl Hindular akın ediyor ve bu sularda yıkanıyorlar ve dualar ediyorlar. Tapınak, upuzun tropik ağaçlarıyla yemyeşil bir bölgede yer alıyor.

Bu tapınaktan sonra Deva bizi Ubud merkezde bıraktı ve kendimizi Ubud pazarına attık. Ben kendime ve Zeynep’e harika el yapımı plaj elbiseleri aldım. Ayrıca ahşap oymacılığı bu kadar meşhur ülkeden birkaç tane ahşap ev süsü, kapı süsü hediye aldık. Tabi ki yıllar yıllar önce kendime aldığım orkide tokalarından bu sefer bir sürü Zeynep’e aldım, ancak benim 10 yıldır halen sapasağlam duran tokama inat, Zeynep’e alıp (dayanamayıp kendime taktığım) bir tanesi daha akşam odaya gitmeden kırıldı… Pazardan sonra kendimizi Ubud Palace’ın hemen bahçesine bakan Starbucks’a attık ve Banu-Berna’nın erken gelip oturması sebebiyle saray manzaralı bahçede kocaman bir masa kaptık. Akşam saat 7:30’da kecak dansını biraz izledik ama beğenmeyip (biraz da acıktığımızı fark edip) yemeğe gittik. Otelimize dönüş yolunda taş fırını gördüğümüz bir İtalyan restorana gittik ve harika pizzalar yiyip, bizi şaşırtan güzellikle Rose Endonezya şarabı içtik. Otel odalarımıza gitmeden günün en sonunda kendimize bir yarım saatlik ayak masajı ısmarlayıp günü bitirdik.

Salı günü Ubud’daki otelimizden çıktık ve akşam Nusa Dua’da otelimize yerleştik. Bu esnada sabah Tanah Lot temple ’a gittik. Tanah kara, lot ise deniz anlamina geliyor ve burasi deniz tanrisi olarak kabul ettikleri tapinaklari. Bu buyuk karanin deniz tarafından sekillendigine inanıyorlar. 1900`lu yillarin basinda buyuk bir çökme tehlikesi geçirmiş ve 2. Dünya savasi sonrasinda Japonlar tarafından güçlendirme yapilmis.

Tanah Lot temple`dan sonra aslında planda daha sonra Uluwatu’yu görmek vardı ancak trafik o kadar yoğundu ve biz artık trafikten o kadar bunaldık ki planı değiştirdik ve otelimize gitmek istedik. Otelimize giderken Nusa dua ’da bir köyün içinde durduk ve biraz sokakları gezdik. Conrad Bali gerçekten harika bir oteldi.. Son seçimimizi çok iyi yapmıştık. Havuzlu villamızda saatler dursun istedim resmen… Otelimizde birkaç saat dinlendikten sonra tekrar çıktık ve Jimbaran ’a akşam gün batımında yemek yemeğe gittik, yemekten sonra Deva bizi tekrar otele bıraktı ve artık onunla vedalaştık.

Çarşamba tüm günü otelimizde dinlenerek geçirdik. Harika kahvaltısı, çay saati ve akşamüstü içkileri efsane güzeldi. Akşam ise Bali Collection’a yemek yemeğe gittik. Bali Collection hem hediyelik eşya dükkanlarının hem de restoranlarının olduğu Açıkhava bir alışveriş merkezi. Ancak tabi alışveriş için Ubud çok daha ucuz.

Perşembe günü yine otelimizde harika bir gün geçirdik ve akşam biz evimize, kuzenlerimiz Singapur’a gitmek üzere tatilimizi noktaladık.

 

Son Söz

Tam 10 yıl önce düğün yorgunu iki yeni yetmeydik… Bali’de kendimizi şımartmış, tüm turistik aktiviteleri yapmıştık…

10 yıl önce Jimbaran sahilinde defterime eğilmiş not aldığım bir fotoğraf var, masal bu ya, ben o zaman 10 yıl sonraya mektup yazıyor olsaydım, herhalde Allah’ım bu nasıl bir güzellik böyle, beni böyle mutlu kılmaya devam et, bir de kısmetse bir kız bir erkek çocuk nasip eyle derdim… Hayal ettiklerimden çok daha fazlası oldu… Ve  bugün bir 10 yıl sonraya yeniden mektup yazıyor olsam şöyle derdim… Ey hayat böyle gayet güzelsin, sevdiklerim eksilmesin, içimdeki gezgin ruh hiç ölmesin bana yeter…

 

 

Print Friendly, PDF & Email
Written By
More from acemianne

Filipino elinden lahana sarma

Gina bizim Hong Kong’daki yardımcımız… Kızcağız gencecik yaşında 2 kardeşini okutabilmek için...
Read More

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir