Masal sehir Prag

Budapesteden sonra  yolumuz prag. Ancak buraya gelisimiz biraz olayli oldu. Neyse sonuc olarak sabah saat 05:25`de Budapeste`den kalkan trenimiz saat 12:30`da prag`da hlavni nadrazí`ye vardi. Tren istasyonundan dogruca metroya indik ve once metro bileti alarak otelimize gecmek istedik, ancak euro ile veya kredi karti ile bilet alamadik, mecburen yuksek bir kurdan cek kronu aldik ve once 1 gunluk sinirsiz kullanimli biletlerimizi aldik. Once museum duragina, oradan da yesil hattin son duragi olan Dejvicka istasyonuna geldik. Otelimizi bir arkadasimizin referansi ile booking.com`danayarlamistik, hemen metronun cikisinda yeri mukemmel bir otelmis, ayrica otel bir askeri oteldi, o yuzden kendimizi aynen ordu evinde kaliyor gibi hissettik, fiyatlari cok uygun ve gayet temizdi (dap hotel)

Otelimize yerlestigimizde Zeyno uyuyordu o yuzden biz de biraz yatip dinlendik ve saat 4 gibi ancak cikip kendimizi Prag sokaklarina atabildik.

prag`in tarihcesi:

Mitolojiye gore 6’nci yüzyıl efsanevi Prenses Libuse ve Prens Premysl’in kurdugu kabul edilen Prag, 9’uncu yüzyıln itibaren Ceklerin baskenti olmuş. 14′ uncu yüzyıl imparator 4.Karl’in imar faaliyetleriyle siradan bir sehir olmaktan cikip bir metropol haline geldi. 17’nci yüzyıln itibaren Avusturyalilarin egemenligine girdi, 1918’de kurulan Çek Cumhuriyeti’nin baskenti ilan edildi. 1939’da ise bombardıman tehdidi üzerine Almanlara teslim edildi. 1945’te Rus askerleri tarafindan istila edilen kent, 1948’de yapilan secimlerinin ardindan 40 yillik Komunist iktidarina adim atti. Bugün Cumhurbaskani olan Vaclav Havel’in dünyaya tanittigi Kadife Devrimle 1989’da yeniden demokrasiye gecebildi. Prag (Çekçe Praha) Çek Cumhuriyeti‘nin başkenti ve en büyük şehri. Geçmişte Çekoslovakya‘nın da başkentiydi. Orta Bohemya‘da Vltava Nehri‘nin üzerinde yer alır ve 1.2 milyon nüfusu vardır. İş dünyası istatistiklerine göre bu sayıya ek olarak 300.000 kişi de resmi kaydı olmaksızın Prag’ta yaşamaktadır. Prag, geniş bir kitle tarafından dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak gösterilir. Prag “Altın Şehir”, “Doksanların Sol Bankası”, “Masal Şehri”, “Şehirlerin Anası” ve “Avrupa’nın Kalbi” gibi isimlerle de anıliyor. Prag`in en onemli ozelligi dunyadaki pek cok tarih sehre gore hale orjinalligini koruyan bir sehir olmasi, bunu ise savaslardan yara almadan kurtulmasina borclu. Cunku halki cok teslimiyetci bir halkmis ve hic bir zaman savasmamis, mesela 2.dunya savasinda Hitler sehre girdigi anda teslim olmus, ancak Hitler`in askerleri Prag`in teslim oldugunu anlamadiklari icin saat kulesini yikmislar, yani sehirde 19. Yuzyilin 2. Yarisinda yenilenmek zorunda kalan tek sey saat kulesi olmus, onun disinda hersey orjinal J Prag`da tabi ki Unesco Dunya Miraslari listesinde yer alan bir sehir.

Ulasima dair kisaca:

Prag Metrosu 3 hattan olusmakta olup her hat farkli renkteki bir harf ile taninmakta ancak butun hatlarin kesistigi bir metro istasyonu ne yazik ki bulunmamakta zaten sehirde gezilecek yerler prag kalesi ve eski sehirden ibaret. Eski sehir yuruyerek cok keyifle gezilebilir bir yer ancak Prag kalesine yuruyerek cikmak biraz zor olabilecektir, bunun icin yarim saat gecerli 24ckr`lik bir bilet alinabilir ve kaleye 1 veya 2 vesait ile cikilip oradan yuruyerek inilebilir bence. Onun haricinde bir de en son gun havaalanina giderken bir bilet gerekiyor ki, onun da ulasimi gercekten cok kolay. Yesil hattin en sonundaki Dejvincka istasyonuna geliyorsunuz (bizim otelimiz zaten o istasyondaydi) ve oradan ortalama 5-10 dakikada bir gecen 119 nolu otobuse biniyorsunuz, 20 dakika sonra havaalanindasiniz (schengen vize harici ulkeler 1. Terminalden kalkiyor)

Hadi gezi baslasin artik:

Okudugum butun yorumlar gezmeye once Prag kalesinden baslanilmasi gerektigini soyluyordu, bu yuzden once metroya binerek Matostranska metro istasyonuna gittik ve oradan da 22 nolu tramvaya binerek kaleye ciktik (2.gun otelimizden kaleye gayet yurunebildigini kesfettik aslinda, ancak nasil olsa 24 saat gecerli biletimiz var diye sonuna kadar kullandik)

Kale gercekten insani buyuluyor, aynen masallardan cikmis gibi. Prag Kalesi (Prague Castle ya da orjinal dilde Pražský Hrad) ; Guinnes Rekorlar Kitabına göre 570 metre uzunluk ve 130 metre genişlik ile dünyanın en büyük antik kalesiymis. Prag Kalesi yakınında , yani devlet liderlerinin yakınında bulunmak  prestiji sembolize ettiği için geçmişten günümüze kadar Prag içerisindeki tüm zenginler ve kendisini önemli hissedenler Prag Kalesiyakınında bulunan villalarda yaşamaktaymis. Prag kalesínin tarihcesi Vikipedi`de cok guzel anlatilmis aynen oradan aliyorum:

Kalenin ilk kısımlarının kurulması 9. yüzyıla (870) kadar gitmektedir. İlk inşa edilen kısmı kilise binasıdır. GeorgiosBazilikası ve VitusBazilikası 10. yüzyılda inşa edilmiştir. Bohemya döneminde bir manastır Georgios Bazilikası’nın yanına eklenmiştir.

Romanesk mimari tarzındaki bir saray da 12. yüzyılda eklenmiş, 14. yüzyılda da saray Gotiktarz ile yeniden inşa edilmiş, kalede de güçlendirme çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca VitusBazilikası’na ait rotundave basilika kısımlarınin inşaatı ancak altı yüzyıl sonra tamamlanabilmiştir. Bohemya Savaşları ve onu takip eden dönemde, 1485 yılına kadar, kale kullanılmamıştır. 1485 yılında Kral Ladislaus II Jagello kaleyi yeniden inşa ettirmeye başlamıştır. Benedikt Rejt tarafından tasarlanan oldukça geniş Vladislav Holü, kraliyet sarayına bu dönemde eklenmiştir. 1541 yılında çıkan büyük bir yangın sonucunda kalenin büyük bir kısmı harap olmuştur.

Habsburg döneminde Rönesans stilindeki bazı yeni yapılar eklenmiştir. Kral Ferdinand I eşi için, Belvedere yazlık sarayını inşa ettirmiştir. Kral Rudolph II bu mekanı düzenli olarak kullanmıştır. 1600’lü yıllardan itibaren meydana gelen savaşlar ve halk ayaklanmaları sonucunda kale hasar görmüştür. Mesela 1648 yılında sarayı yağmalayan İsveçliler II. Rudolph’a ait koleksiyonu da yanlarında götürmüşlerdir. Saray en son yeniden inşaatı 18. yüzyılın ikinci yarısında görmüştür.

1918 yılında bu kale yeni kurulan ÇekoslovakyaCumhuriyeti’nin devlet başkanlığı sarayı olmuştur. Kraliyet Sarayı ve bahçeler Slovenyalı mimar Joze Plecnik tarafından restore edilmeye başlanmış, 1936 yılından itibaren bu görevi Pavel Janak üstlenmiştir.

İkinci Dünya Savaşısırasında Nazilerin Çekoslovakya’yı işgal etmesinin ardından bu kale işgal kuvvetleri komutanı Reinhard Heydrich’in idare merkezi olmuş; işgalin sona ermesinden sonra Soğuk Savaş boyunca komünist hükümetin idare ofisleri olarak kullanılmıştır. Çekoslovakya’nın dağılmasından sonra bu kale Çek Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanlığı Sarayı olarak kullanılmaya başlanmıştır

Kalenin icini gezmedik ancak hemen yanibasindaki St Vitus kathedralini Zeynep`in izin verdigi olcude gezmeye calistik JSt.Vitus Katedrali ; Prag’ın en önemli gezi noktalarından olan Prag Kalesi içinde yer alıyor ve ülkedeki en büyük ve en önemli kilise. Kilise ; Gotik tarzda yapılmış ve içerisinde Bohemya ve Roma İmparatorlarının mezarları bulunmakta. Maximiles internet sitesinde kalenin tarihcesini soyle anlatmis:

Prag psikoposluğunun, başpsikoposluğa yükseltilmesi üzerine IV.Karl katedralin yapımını başlatmıştır. 1344’te yapımına başlanılan katedralin tamamlanması yaklaşık 600 yıl sürmüştür. IV.Karl, katedralin Fransız gotik yapılarına benzemesini istediği için Fransız bir mimarı Prag’a davet etmiştir fakat katedral tamamlanamadan Fransız mimar hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine Alman bir mimar ve oğulları katedralin yapımını devralmışlardır. Prag’ın geçirdiği sıkıntılı yıllar ve şehirde devam eden diğer çalışmalar, katedralin yapımında aksaklıklara neden olmuş ve katedral ancak 1929 yılında tamamlanabilmiştir

Katedralin bugünkü giriş kapısı batı kapısıdır ama 19. yüzyıla kadar giriş için güney kapısı kullanılmaktaydı. Altın Taçkapı diye bilinen güney kapısı, Venedikli sanatçılar tarafından yapılan Son Yargı mozaiği ile süslenmiştir. Cam ve doğal taş parçacıkları ve altın yapraklar kullanılarak yapılan mozaik, katedralde görülmesi gerekenler arasında yer alıyor

Katedralin duvarları boyunca sıralanan şapeller, yapının görkemine dikkat çekmektedir. Bu şapeller arasında en önemlisi, Aziz Vaclav Şapeli’dir. Prensin lahiti için Gotik tarzda bir odada tasarlanmıştır. Duvarlarda, Kral Vaclav’ın hayatının resmedildiği freskler, pahalı taşlar ve altın yapraklar dikkat çekmektedir. Şapelin arkasında bir oda da Kraliyet Mücevherleri’ne ayrılmıştır. Çek kraliyet tacının da içinde bulunduğu mücevherler sadece önemli resmi günlerde ortaya çıkarılır

Uzunluğu 120 m, genişliği 60 m olan Aziz Vitus Katedrali’nde hâlen ayinler düzenlenmektedir. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan katedralde, Çek tarihinin en önemli kral ve prenslerinin lahitlerinin (4.Karl, 2.Rudolf gibi) de bulunması yapıyı, Çek tarihi açısından önemli kılmaktadır

Kliseden ciktiktan sonar yogun turist kafilelerini takip ederek cok guzel bir patika yoldan asagiya Charles koprusune dogru inmeye basladik, zaman zaman durduk cok guzel fotograflar cektirdik, Zeynep sikildi kucakladik J ve sonunda muhtesem Charles koprusune ulasmayi basardik.tum gezi boyunca kopruyu Charles koprusu diye gezdik ancak simdi Vikepiye bakinca orjinal adinin Karl Koprusu oldugunu gordum J

Vltava Nehri’nin ayırdığı iki yakayı birleştiren ve dünyanın en ünlü köprülerinden biri olan Karl Köprüsü, Prag’ın en çok turist çeken noktası. Kente gelip bu kopruden gecmeyen bir turist yoktur sanirim, herkes bu kopruyu kullanarak Mala Strana’dan Stare Mesto’ya geçer. Körpüyü geçmenin tek yolu ise yürümektir. Koprunun guzel yani tamamen arac tragine kapali olmasi.

14. yüzyılda Karl Köprüsü’nün bugün bulunduğu yerde Vltava Nehri’nin iki kıyısını birleştirmek için Judith Köprüsü yapılmış fakat bu köprü bir sel baskınında yıkılmış. Bunun üzerine IV. Karl daha dayanıklı bir köprü yapmaya karar vermiş ve yapılan bu köprü günümüze dek varlığını sürdürmüş hatta şehrin simgelerinden biri hâlini almış. 516 metre uzunluğundaki ve yaklaşık 10 metre genişliğindeki Karl Köprüsü, üç tane kule ile korunmaktaymis. Bu kulelerden ikisi Mala Strana’da diğeri ise Stare Mesto’da. Mala Strana’daki kulelerden biri Judith Köprüsü’nden kalmıştır, diğeri ise Mala Strana’ya giriş niteliğinde ve Avrupa’da inşa edilmiş en güzel Gotik tarzdaki kapı olma özelliğine sahipmis. Muhteşem Prag manzarasını bu kulelerden izleyebiliyormussunuz ancak biz yukari cikmadik. Stare Mesto’daki kule ise Gotik tarz mimarinin güzel örneklerinden biri ve bu kuleden de manzarayı izleyebiliyorussunuz.

Köprü yapıldığında sade ve amaca hizmet edilecek şekilde tasarlanmış. Günümüzde Karl Köprüsü’nü diğer köprülerden farklı kılan çoğu Barok tarzdaki 30 heykel ise; 1700’lerde İtalya’da doğan köprü süsleme akımının Avrupa’ya yayılması üzerine yapılmış. Her ne kadar bugün köprüde bulunan heykeller orjinal heykeller olmasa da gerçeklerinin bire bir kopyalariymis.

Bu heykeller arasında en çok ilgi çekenlerden biri, Aziz John Nepomuk’un heykelidir. Efsaneye göre dönemin kralı, azizden kraliçenin sırlarını söylemesini istemiş, aziz söylememek için direnince azizi öldürüp Karl Köprüsü’nden atmış. Zamanla bu azizin heykeline dokunmanın dilekleri gerçekleştirdiği inancı yayılmış. Günümüzde köprüyü geçen turistler de bu heykele dokunup dilek tutuyorlar. Okudugum yorumlardan birinde eger kopegin kalcasina dokunulursa bunun insana iyi ve huzurlu bir hayat getirecegine, eger kadinin kalcasina dokunulursa o zamanda ileride birgun Prag`a  yeniden gelinecegine inaniliyormus, valla biz her ikisini de dokunduk J

Turist gruplarının akın akın ziyaret ettiği Karl Köprüsü, günün her saati kalabalık oluyor, dolayisiyla firsattan istifade edebilebilecek yan kesicilere karsi cok ama cok dikkatli olmak  gerekiyor.  Kopruden gecer gecmez sizi old town karsiliyor. Yani Stare Mesto. Stare Mesto’nun kuruluşunun tam olarak ne zamana dayandığı bilinmiyormus ancak 6. yüzyıldan beri burada ticaret kolonilerinin yaşadığı bilinmekteymis. Hradcany ( Kale bölgesi) siyasi anlamda güçlenirken nehrin karşı tarafındaki Stare Mesto da ticari anlamda güçlenmiş. Kale bölgesinden daha hızla gelişen Stare Mesto, 10. yüzyılda surlarla çevrilmiş. 13. yüzyılda Judith Köprüsü’yle, 14.yüzyılda ise Karl Köprüsü’yle Mala Strana’ya bağlanması üzerine bölge şehrin ticaret merkezi hâline gelmiş. Bu gelişmelerin üzerine krallar da bir kraliyet sarayı inşa ettirip burada yaşamaya başlamışlar.

Eski sehirde o sokaktan girip bu sokaktan cikarken saatler nasil gecti anlamadik. Stare mesto`nun yani eski sehirin meydaninda saat kulesi bulunuyor, aslinda sadece bir saat kulesi degil astronomik saat kulesi bulunuyor. Her saat basinda kulede bir gosteri oluyor. Astronomik saat yapılışıyla ilgili efsaneye göre; bu saat yapıldığında şehrin ileri gelenleri saatin mükemmelliğinden öyle çok etkilenmişler ki saati yapan ustanın gözlerine, bir daha başka yerde bu saatin aynısını yapmasın diye, mil çekmişler. Ama bu usta ölmeden önce saatin mekanizmasını bozmuş ve saat başka büyük bir usta tarafından tamir edilene dek yıllarca çalışmamış. Saat üç bölümden oluşuyor. Bunlar; en üst dairenin üstünde, her saat başı 12 havarinin göründüğü pencere bölümü, değişik zamanları gösteren saat bölümü ve burçları gösteren takvim bölümü. Her saat başı meydanda toplanan ziyaretçilerin merakla izlediği gösteri, meydanın en büyük eğlencelerinden biri. Saatin üstündeki her figürün bir görevi olduğu gösteride önce bir elinde kum saati tutan ölüm saatine bakar ve diğer eliyle ölüm çanının ipini çeker; bunun üzerine ahşap pencereler açılır, arkadan İsa ve 12 havari geçer. Pencereler kapanır ve bir horoz ötüşü duyulur. Saatin sağ yanında olan bitene anlam vermeye çalışan bir Türk figürü, solda elinde para kesesiyle bir cimri ve bir de kibirli insan figürü de bulunuyor.

Prag`daki en guzel dukkan kesinlikle Manufaktura, icerisi size muhtesem kokular ile karsiliyor, tertemiz, mis gibi sabunlar, organic urunler, ayrica bir de el yapimi tahta ahsap oyuncaklari var, tamamen kimyasal olmayan boyalardan yapilan el yapimi oyuncaklar, fiyatlar kesinlikle ucuz degil ancak insani cok etkiliyor.

Prag`daki ilk gun aksam 3 aylik gecici bur gorevlendirme ile orada yasamaya baslayan is arkadasim Gulnihal ile birlikte gecti. Gulnihal sirketten arkadaslarina sorarak bir yer onerisi ile gelmisti ve biz de hemen Kabul ettik, gercekten muhtesek bir yerdi, old town tarafinda mukemmel bir italyan restoraniydi, hemen koprunun ayaginda muhtesem bir kale ve kopru manzarasi olan bir yerdi, ve boyle bir restoran icin fiyatlari da gayet uygundu, 2 sise ev yapimi sarap, 2 corba, 3 ana yemek icin toplam 90TL gibi bir hesap odedik.

Ilk gun aksam biraz erken bitti bizim icin, cunku zorlu bir yolculuktan sonar Prag`a varmistik ve bu yuzden saat 21:30 gibi otelimize giden metroya binmistik bile.

Prag`daki 2.gunumuzde hava yine sansimiza guzeldi. Sabah kahlaltinin ardindan kendimizi attik disariya, otelimizde kahvalti vardi, ancak olmasa da hic sorun degilmis cunku otelin hemen karsisinda bir starbucks vardi, ayrica bir de muhtesem bir baget sandvic satan bir yer vardi, kahvalti etmis olmamiza ragmen epey heyecanlandirdi bizi.

Otelden cikip once Zeyno`ya mama almak icin markete gittik, Albert market hemen otelin yakininda, cocugum artik 10 gundur kavanoz mamasi yemekten bikti. Kavanoz mamalardaki 1 numarali tercihimiz olan Hipp`in bir tane balikli bir tane dana etli olanindan aldik, ayrica bir de 4lu meyve puresi paketi aldik ciktik marketten.

Bu sefer gozumuze kestirdik, biraz da etrafi gezelim diye yuruyerek basladik tura ve kaleye dogru gitmeye basladik, kaleye cikmadik bu sefer ancak yolun yarinda bir parktan asagi dogru suzulmeye basladik ve sanirim henuz kesfedilmemis bir manzara kesfettik, Letenske sady parkinin tepesinden asagiya suzulerek indik. Burasi bizi Charles koprusune degil, Cechuv most koprusune cikardi, kopruden gecer gecmez olan Intercontinental otelinde daha once Ilker bir is seyahati icin Prag`a geldiginde kalmis. Kopruden karsiya gectik ve once Zeynos`un ogle yemegini yedirdik. Pravnicka Fakultesinin onunde oturup biraz kizlari izleyerek biraz Pepe izleyerek yemegimizi yedik. Ve sonar Pariszka caddesinden yurumeye basladik, butun unlu markalarin yan yana dizildigi guzel bir cadde burasi,yolun sonu da eski sehrin meydanina cikiyor.

Eski sehrin sokaklarinda biraz daha kaybolduktan sonra bu sefer zor da olsa Vaclav meydanina ciktik, kocam beni illa buraya goturmek istedi ancak meydanin adini hatirlamadigi icin epey bir dolanarak sonunda bulduk meydani(museum yani mustek metro istasyonunun oldugu meydan burasi) oldukca uzun bir cadde(750 metro uzunlugunda ve 60 metre genisligindeymis), caddenin bir ucunda Prag muzesi var, diger ucu ise eski sehre giden ara sokaklardan birine baglaniyor. Bu cadde uzerinde sagli sollu dukkanlar var, gezmesi gayet keyifli, aksamlari ise gizli bir red light havasinda bir yer, binalarinin cogunun ust kati striptiz klupleri. Vaclav Meydanı, Prag şehrinin inişli çıkışlı tarihine tanıklık etmiş hatta tanıklık etmekle kalmamış şehrin tarihsel dönüm noktalarında pek çok gösteriye de ev sahipliği yapmıştır. Nazi karşıtı gösterilerden,1968’de Kızıl Ordu’yu protesto etmek için düzenlenen gösterilere, 1969’da Prag Baharı’nı desteklemek ve Rusları protesto etmek amacıyla kendilerini yakan iki gençten, 1989 yılında Komünizmin yıkılışı kutlamalarına kadar pek çok siyasi ve tarihi olay bu meydanda hayat bulmuştur. Meydanın simgesi ise ünlü Çek heykeltıraş Josef Myslbek tarafından tasarlanan at üzerindeki Aziz Vaclav Anıtı’dır.

Vaclav meydanindan sonra aksam olmustu artik ve kendimizi once bir Subway`a atip Zeynosun aksam yemegini yedirdik ve onu arabasina koyup kendimiz icin bir yer bakmaya basladik. Aslinda Ilker beni Pasta Fresca`ya goturmek istedi, cok guzel bir Italyan restorani ancak icerisi kucuk bir yer ve tamamen doluydu, ancak rezervasyon yapilmasi gerekiyormus, keske daha once yaptirsaydik dedik, sonunda cok fazla dolasmayarak biraz yorgunluktan biraz da karar vermekte zorlandigimiz icin kendimizi TGI Fridays`e attik ve lezzetinden emin oldugumuz burger ve biralarimizi yiyip icip Prag aksamimizi sonlandirdik.

Prag, guzel sehir, ruya sehir, masal sehir, ancak sadece 1 gunluk bir sehir bence… Buraya gelmeden once Budapeste mi yoksa Prag mi acaba daha guzel demistim ancak benim oyum hala Budapeste`den yana.

 

 

 

 

 
Print Friendly, PDF & Email
Written By
More from acemianne

Kitap okuyoruz…

Çok okuyan, çok bilen, çok gezen anneyiz ya, e-bebek ziyaretimiz esnasında, 0-2...
Read More

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir