Belgrad gezelim

Belgrad’da metro ulaşımı yok. Ancak yer üstünde hareket eden trenler ve otobüsler mevcut.  Otobüs ve trenlerde aynı kart kullanılabiliyormuş, ve büfelerden alınıp içine kontör yüklenebiliyormuş, hatta o şekilde daha da ucuz oluyormuş, ama ben her seferinde şoförden bilet almak suretiyle otobüs kullandım, tek biniş 150RSD ve inanır mısınız, bindiğim çoğu otobüste, şoföre para uzattığımda, gerek yok, geç gibi bir işaret yapıp beni içeri yönlendirdi. Sırp dünyasında otobüse biletsiz binmek gelenek gibi bir şeymiş, ama yine de arada kontroller olabiliyor ve özellikle turistleri cezasız bırakmıyorlarmış. Ben o kadar otobüse bindim, en fazla 1-2 kere bilet aldım, diğerlerinde şoför istemez, geç dedi bana, bende ne olur ne olmaz diye şoföre en yakın noktada bekledim ayakta (hani olurda kontrol olursa, onun yüzünden bilet alamadım demek için), ama havalimanına giderken bilet aldım ve iyiki de almışım çünkü kontrol oldu, bir duraktan aynı anda 3 kapıdan 3 görevli bindi, kontrol dedi, başladılar biletleri kontrol etmeye.  Bir kadının bileti yoktu, kadın epey kavga etti görevli ile ve görevli kadını otobüsten indirdi, kadında da iner inmez, hızlı hareketlerle uzaklaştı, otobüs hareket ederken adam hala peşinde el kol işaretleri ile koşturuyordu.  Ne yaptı acaba teyze ,verdi mi cezayı çok merak ediyorum.
Belgrad’da otobüs kullanmak biraz zor, çünkü pek çok durakta, otobüsün gideceğine yöne dair bir plan yok, dolayısıyla binerken şoföre sormak gerekiyor, ama tabi pek çoğu İngilizce bilmiyor, anlaşmak gerçekten biraz zor oluyor.
Belgrad’da harita kullanmak biraz zor, çünkü halen kiril alfabesi kullanıyorlar. Elinizdeki harita latin alfabeli ancak sokak isimlerinin pek çoğu (eğer turistik bir yer değil ise), sadece kiril alfabesi ile yazıyor, dolayısıyla harita üzerinde biraz tepinmek zorunda kalıyorsunuz. Ben haritasını okuyamadığım şehirlerde çok rahatsız hissederim kendimi, Belgrad ne yazık ki benim için biraz öyle oldu.
Belgrad gezmeye bence Kalemegdan’dan başlanmalı, yani ben biraz karışık gezdim Belgrad’ı ama daha düzenli olması için size Kalemegdan’dan başlayan bir gezi güzargahı vereceğim. Bence Kalemegdan’I esas alıp aşağı doğru inmek daha doğru bir gezi planı. Aşağıda yer alan planı ben bölmeyeceğim, ancak 2 gün bu plan için oldukça yeterli olacaktır. Ben Belgrad’ı geniş geniş 3 günde gezdim.
Belgrad alış veriş zengini bir ülke değil, öyle Amerika’daki gibi outletler felan yok, Usce alış veriş merkezi kaldığımız Hyatt  Regency’e çok yakın olduğu için 1-2 defa uğradım, ancak fiyatlar Türkiye’den daha yüksekti. Sadece %70’lik sketchers kampanyasından kuzucuklara 2’şer ayakkabı aldım o kadar. Sketchers’ın yanan ışıklı ayakkabılarına bayılıyoruz biz…
Önce biraz Belgrad’da Osmanlı tarihini anlatayım size;
Belgrad’ın fethi, 29 Ağustos 1521 günü Belgrad’ın Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı Ordusu tarafından fethedilmesi olayıdır. Belgrad Kanuni Sultan Süleyman’ın aynı zamanda ilk fethidir. Fethin ardından daha önce kaleyi iki kez kuşatıp alamamış olan Osmanlılar hem dedelerinin başaramadığını başarmış hem de Orta Avrupa kapılarını sonuna dek açmış oluyorlardı. Belgrad daha önce de II. Murat ve Fatih Sultan Mehmed döneminde kuşatılmış ancak alınamamıştı. 
Osmanlı döneminde Belgrad gibi birçok Sırp şehirleri geliştiler ve büyüdüler. Müslümanlığa geçen Sırpların ve Osmanlı Devleti’nin diğer bölgesinden göç eden Müslümanların bu şehirlere yerleşmeleri sonucu bir Osmanlı karakteri kazandı. Hıristiyan Sırplar daha ziyade köylerde tarımla uğraşmayı tercih ettiler. Belgrad gelişip büyümesine karşılık 17. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı-Avusturya çekişmelerine sahne oldu. Osmanlıların II. Viyana Kuşatması‘ndaki yenilgisini fırsat bilen Avusturyalılar Belgrad’a kadar ilerlediler ve Osmanlıların toparlanmasına fırsat vermeden şehri kuşattılar. Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları gerçekleşen bu kuşatma sırasında Belgrad Kalesi 8 Eylül 1688’de Avusturya’nın eline geçti. Osmanlıların yoğun baskısıyla şehir 2 yıl sonra geri alındıysa da tahribatın boyutları çok büyüktü. Osmanlılar kısa sürede şehri imar ettiyse de 17171739 ve 17891791 yılları arasındaki Avusturya saldırıları ile yeniden tahrip edildi. 18. yüzyıl boyunca Belgrad dönem dönem Avusturya’ya (Pasarofça Antlaşması), dönem dönem de Osmanlı egemenliğine girdi (Ziştovi Antlaşması).
19. yüzyıl başlarında Avusturya ve Rusya, Sırbistan’da halkı Osmanlı egemenliğine karşı kışkırtma siyaseti uygulamaya başladılar. Ayrıca buradaki yeniçerilerMüslüman ve Hıristiyan halka karşı çok kötü davranarak halkı iyice bezdiriyorlardı. Bu ortamda Sırplar sıradan bir çoban olan Kara Yorgi‘nin önderliğinde ayaklandılar. Ruslardan da aldığı destekle Kara Yorgi 13 Aralık 1806’da Belgrad’a girdi. 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Belgrad Kara Yorgi’nin önderliğindeki isyancıların elinde kaldı. Savaşın bitmesinden sonra Osmanlılar Sırbistan‘daki isyancıları yenerek Belgrad‘ı tekrar ellerine geçirdiler. Kara Yorgi 21 Eylül 1813’te diğer isyancılarla birlikte canını kurtarmak için Avusturya‘ya kaçtı.
Bağımsızlıklarını kazanmak isteyen Sırplar Viyana Kongresi‘ne bir heyet gönderdiler. Ancak bir sonuç alamayınca tekrar isyan ettiler ve hareketleri Ruslar tarafından desteklendi. Rusya ile yeni bir savaş istemeyen ve bölgeye yönelik muhtemel bir Rus müdahalesine engel olmak isteyen Osmanlı Devleti, Sırpların yeni önderi Miloş Obrenoviç‘i Baş Knez olarak tanıdı ve Sırplar’a bazı imtiyazlar verilmesini kabul etti. Kara Yorgi de Sırbistan’a geri döndü ama kısa bir süre sonra Miloş Obrenoviç’in emriyle 1817 yılında öldürüldü. Sırpların kurduğu Sırp Prensliği önce Osmanlı Devleti’nin denetimi altında yaşadı. 1867 yılına kadar Osmanlılar Belgrad‘da bir birlik bulundurmaya devam ettiler. 1878 yılındaki Berlin Antlaşması‘yla Sırbistan tamamen bağımsız oldu ve 1882 yılında Sırbistan Krallığı ilan edildi.
Yakın tarih;

II. Dünya Savaşı boyunca Yugoslavya topraklarında acımasız bir soykırım yaşandı. Yahudi ve Çingeneler’in büyük bir bölümü ortadan kaldırıldı. Hırvatistan’da çok sayıda Sırp öldürüldü. Faşizme karşı halk arasında başlayan direniş hareketleri iki grupta toplanıyordu: Birisi işgalden önce Yugoslavya Ordusunda görevli olan Albay Draža Mihailović ‘in önderliğinde kurulan ve Çetnikler olarak bilinen çetelerdi. Diğeri ise Josip Broz Titoyönetimindeki Yugoslavya Komünist Partisi’nin Temmuz 1941‘de başlattığı silahlı ayaklanma hareketiydi. Kendilerine Partizan adı veren bu kuvvetlerSovyet birliklerinin ortak harekatıyla Ekim 1944‘te Belgrad’ı ele geçirdi. 1990‘ların başında Doğu Bloku’nda başlayan çözülme Yugoslavya’yı da etkiledi. 1992 yılında SlovenyaHırvatistanMakedonya Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. 2001 yılında Yugoslavya adı kaldırıldı ve son olarak 4 Şubat 2003‘de ülkenin resmi ismi Sırbistan-Karadağ olarak değiştirildi. Karadağ21 Mayıs 2006 tarihinde yapılanreferandumla bağımsızlık kararı aldı. 3 Haziran 2006‘da parlamento Karadağ’ın bağımsızlığını ilan etti. Böylece Yugoslavya’nın son kalıntıları da ortadan kalktı. Sırbistan tekrar kendi başına bir ülke durumuna geri döndü. 17 Şubat 2008 tarihinde de Arnavutların çoğunlukta olduğu Kosova bölgesi bağımsızlığını ilan ederek Sırbistan’dan ayrıldı.
Başlayalım Kalemegdan gezimize;

Kalemegdan,  genişçe bir park ile başlıyor, zaten girişinde seyyar dükkanlarda pek çok hediyelik eşyacı mevcut. Önce sola doğru seyir terasına değil, sağ tarafa doğru İstanbul kapısına yürümek daha güzel bence. (herkes sola seyir terasına yürüyor, ama bence önce İstanbul kapısı yönünden başlayın siz, ben baktım Tur rehberleri bu kapıdan başlıyor)
Kalemegdan tarihi, antik döneme kadar gidiyor. Kale ve Meydan adlarından oluşuyor. Kale, 1521 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmıştır. Belgrad’ın Osmanlı sultanı Muhteşem Süleyman ve 250.000 askeri tarafından alınması 28 Ağustos 1521’den önce olmadı, şehir bu vesileyle yerle bir oldu ve neredeyse bütün Hristiyan nüfus (SırplarMacarlarYunanlarErmeniler vb.) İstanbul‘a bugün Belgrad ormanları olarak bilinen bölgeye[1] gönderildi.[2] Belgrad bu dönemde Osmanlı Avrupa’sında İstanbulile birlikte 100.000 nüfusu aşan 2 şehirden biriydi ve bir sancak hâline getirildi.
Karadjordje (Kara George) Kapısı

Ana Kalemeydan Parkı ile Yukarı Kasaba’yı (İstanbul kapısının iç bölgesi) bağlayan kapıya Türklere karşı ilk ayaklanmayı organize eden lider Karadjordje adı verilmiş. 1807 yılındaki Belgrad Kalesi kuşatması sırasında bu kapıdan geçerek isminin verilmesine sebep olmuş.
Karadjordje Türkler için sürekli bir sıkıntı olmuş. Öyle ki bu kapıdan geçmesi gibi hatıraları silmek amacıyla Ana Kalemeydan’a uzanan köprüyü yıkmışlar ve kendisini de mahkum etmişler. II. Dünya savaşının ardından kapı restore edilmiş ve tekrar kullanıma açılmış.
Istanbul Kapısı
1750’lerde inşa edilen İstanbul (Stombol) kapısı eskiden İstanbul’a giden yolun başlangıcı olduğu için bu isim verilmiş. Sırbistan’da Osmanlı hâkimiyetinin bittiğini simgelemesi için şehrin anahtarları Prens Mihailo’ya burada verilmiş.
Saat Kulesi ve Askeri Müze
Sahat kapısı ve Saat Kulesi’nin yapımına Avusturya’lılar tarafından başlanmış olsa da bitişi 18. yy’da Türkler’in dönemine denk gelir. Her iki yapının inşaası Venedikli Andreo Cornaro tarafından yapılmış. Kapının üstündeki saat kulesi yapıldığı zamandan günümüze kadar otantik görünümünü korumuş nadir yapılardan. Sahat Kapısı ve kuleyi geçtikten sonra yakında bulunan Askeri Müze’nin sergisi olan tanklar, silahlar ve diğer askeri malzemeleri görebilirsiniz.
Damat Ali Paşa Turbesi
Kapıdan geçtikten sonra genişçe bir park görüyorsunuz. Damat Ali Paşa Türbesi parkta dikkatiniz çekiyor.  1717 yılında Petrovaradin’de Avusturyalılara karşı savaşırken şehit olan “Mora Fatihi” Damat Ali Paşa için yapılmış.
Türbe ziyarete kapalı, pencerelerden içerisi de görünmüyor.
ROMA DUVARI
Kalemeydan Parkı çevresinde bulunan Roma Duvarı, Belgrad’a Singidunum denilen ve Romalılar tarafından yönetildiği dönemde inşa edilmiş. Sayısız kereler tüm kale yıkılmış, tekrar kurulmuş ve genişletilmiş.
Otantik bir yapıya sahip olan duvarda kullanılan taşlar bir çok kez karıştığı için ne zaman hangi seviyelerde olduğunu anlamak oldukça zor. Özellikle çok eski zamanlar hakkında duvarla ilgili kayıtlara ulaşmak oldukça zor.
Seyir Terası ve Victor Heykeli
Victor anıtı 1928 yılında Selanik cephesinin yarıp geçilmesinin 10. yıldönümü amacıyla dikilmiş. Cephenin yarılmasının ardından bir kaç gün içinde Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan teslim olmuş.
Alman İmparatoru Wilhelm II 62,000 Sırp askerin savaşı tercih etmesini utanç olarak adlandırmış. I. Dünya savaşı ve Avusturya-Macaristan işgali süresince, erkek nüfusunun % 60’ı kadarı, 1,300,000 Sırp öldürülmüş.
Victor Anıtı Yugoslavya Krallığı’nın en büyük heykeltraşı olarak kabul gören Ivan Meštrović tarafından yapılmış. 14 metre yüksekliğinde bulunan, kaidesi taştan yapılan heykel elinde güvercin olan bir adamı temsil etmekte. Aslında belediye anıtı zamanında şehir merkezi olan Terazije Meydanı’na koymak istemiş. Anıtta bulunan erkek figürünün çok fazla çıplaklık içermesi Belgradlılar’ın bu isteğe karşı gelmesine sebep olmuş. Bu istek karşısında heykel şehrin gözlerden uzak bir noktası olan Kalemeydan Parkı’na konulmuş. Zamanında şehir merkezinde istenmeyen Victor Anıtı artık Belgrad şehrinin sembollerinden birisi haline gelmiş.
Belgrad’ın en güzel manzaralarından biri hiç süphesiz seyir terasında. Sava ve Tuna’nın kesiştiği nokta bir harika.
Japon Çeşmesi
Dört yüksek ve simetrik ağacın arasında bulunan garip bir çeşme. Biri diğerinden büyük iki metal silindirden oluşan çeşmenin büyüğünden küçüğüne su akıyor.2010 yılında Japon‐Sırp dostluğunu geliştirmek amacıyla yapılmış. Hoş bir görüntü oluşturuyor.
Balıkçı Çeşmesi
Sırp heykeltraş Simeun Roksandić tarafından yapılan çeşme 1907 yılında Londra Balkan Sergisinde yer almış. Roksandić’e heykeli taşıyan geminin Belgrad’a dönerken battığı söylenmiş. Bunun üzerine heykeltraş heykelin bir kopyasını daha yapmış. Böylece iki adet yapılan heykelin ikinci kopyası Kalemeydan Parkı içinde orjinali ise Zagreb’te bulunmaktadır.
Kalemeydan’da balıkçı çeşmesi önündeki parkta dinlendikten sonra, ver elini Knez Mihailova caddesi.
Knez Mihailova Caddesi
1870 yılında şehir yöneticileri tarafından Ulica Kneza Mihaila adı verilen caddenin tarihi Roma dönemine kadar uzanmaktadır.1870’lerin sonlarında inşaa edilmiş bir çok tarihi binayı, alışveriş merkezlerini, restoran ve kafeleri barındıran, araç trafiğine kapalı, Belgrad’ın en eski ve değerli heykelleri ile yasalarla koruma altında bulunan Knez Mihailova Caddesi Belgrad’ın en canlı merkezi konumundadır. Caddenin bulunduğu alan Osmanlı döneminde bahçelerle bezenmiş sokaklar, çeşmeler, camiler ve dükkanlar ile oldukça önemli bir merkez konumundaydı.
19. yüzyıl ortalarında Knez Aleksandar Karadordeviç’in bahçesi caddenin yukarı kısmında yer almaktaydı. 1867 yılında Emilijan Josimoviç tarafından Belgrad şehir planlaması kapsamında cadde yeniden düzenlendi ve bugünkü haline kavuştu. Belgrad’ın en ünlü zengin iş adamları, politik çevresi caddede inşaa edilen evleri satın alarak burada yaşamaya başladı.
Bu cadde boyunca dümdüz yürüdüğünüzde sol tarafınızda Trg Rebuplike’ye varıyorsunuz, yani özgürlük/cumhuriyet meydanına.
TRG REPUBLİKE (CUMHURİYET MEYDANI)
Trg Republike, “Gradska Kafana” (Şehir restoranı), “Jadran” sineması, Devlet Tiyatrosu ve Sırbistan Orduevi arasındaki alanı kaplayan meydan Belgrad gezilecek yerler arasında en popüler olanıdır.
Meydan günümüzdeki görünümüne 1866’da Stambol (İstanbul) Kapısı’nın yıkımı ve 1869 yılında Devlet Tiyatrosu’nun inşaasından sonra kavuşmuştur. Stambol Kapısı 18. yüzyılda bugünkü Prens Mihailo anıtı ile Devlet Tiyatrosu arasındaki alanda Avusturyalı’lar tarafından inşa edilmiştir. Belgrad’ın hendeklerle çevrelendiği dönemlerde en büyük ve ihtişamlı şehir kapısıydı. Kapının üstünde bulunduğu İstanbul’a kadar uzanan yolun yapımından sonra Stambol Kapısı olarak ismini kazanmıştır.
Günümüzde meydanın çevresinde bulunan çeşitli kafeteryalar, belediye otobüslerinin ilk durakları, müze, tiyatro gibi binaların varlığı ve Knez Mihailova caddesinin yakınında bulunması sebebiyle çoğunlukla buluşma noktası olarak kullanılmaktadır.
Terazije Caddesi
Terazije 19. yüzyılın ilk yarısında kentsel bir kimlik almaya başlamıştır. 1840’larda Prens I. Miloš Obrenović, Sırp zanaatkarlara, özellikle demirci ve bakırcılara Türklerle çevrili eski şehirden ayrılmalarını ve bugünkü meydanın olduğu bölgede evler ve dükkanlar inşa etmesini emretti. Bu taşınma ayrıca yangınlarla mücadele eden şehre kolaylık sağlamayı amaçlamış. Terazije, kelime anlamı itibariyle tam da tahmin ettiğiniz gibi “terazi” anlamına geliyor. Osmanlı zamanında bu bölgede şehre su sağlamak için inşa edilen su terazileri bulunuyormuş. Yüksek kulelere gönderilen su bu kuleler sayesinde artan basınçla daha uzak yerlere gönderilebiliyormuş. 20. yüzyılın başlarına kadar şehrin sosyal ve kültürel merkezi olan Terazije, lüks kafe ve restoranlar yanında ilk sinemanın da yapıldığı yermiş. Bu cadde üzerindeki Hotel Moskov, hem görülmeye hem de cafesi soluklanmaya değer bir yer. Sahipleri  Bosko Tadic tarafından boş arazisi 1890’ların sonunda Belgrad belediyesinden oldukça ucuza alınmış. 1900’lerin başında eşiyle birlikte yaşadıkları evi bu arsaya inşa etmişler. Otel olması oldukça uzun bir hikaye çünkü Tadic öldükten sonra eşi mirastan men edilmiş ve bina elden ele geçmiş, sonunda 1908 yılında Rossiya sarayı olarak açılmış. Birinci dünya savaşında otel konumu sebebiyle oldukça önemli bir rol oynamış
Eski ve Yeni Saray
1882‐84 yıllarına inşa edilen Eski Saray (Stari Dvor) ünlü Obrenovi hanedanlığının resmi konutuymuş. Bir dönem geçici parlamentoya da ev sahipliği yapan saray ikinci dünya savaşında, özellikle de 6 Nisan 1941 tarihli bombardımanda, önemli oranda hasar görmüş. Ana caddeye bakan bölüm sütunlar ve heykellerle süslenmiş. Ayrıca oldukça dikkat çekici bir de kulesi var. Bina bugün için Belediye Meclisine ev sahipliği yapıyormuş.
Aradaki minik parktan hemen sonra bu seferde Beyaz Saray (Beli dvor) bizi bekliyor. Eski Saraydan daha sonra (1934‐1937) inşa edildiği için Yeni Saray olarak da adlandırılan yapı diğeri kadar gösterişli değil ama özellikle parka bakan taraftaki sütunlar oldukça dikkat çekici. Diğerindeki gibi burada da sivri bir kule var. Başta Karaorevii hanedanlığı, Tito ve Milosevic’e ev sahipliği yapan saray bugün cumhurbaşkanının ofisi olarak kullanılıyormuş.
Tasmajdan (taş meydan) Parkı ve St. Mark Klisesi
 Sırbistan’ın en büyük kiliselerinden birisi St Mark Klisesi parkın hemen başında. Kızıl kiremit renkte bir bina. . 1835 yılında inşa edilen St. Mark Kilisesi 6 Nisan 1941 yılındaki Belgrad bombardımanı sırasında hasar görmüştür. 1909 yılında kurulan ilk Sismoloji İstasyonu günümüzde varlığını halen korumaktadır. 1835 yılında inşa edilmiş olan daha küçük kilisenin yerine 1930’larda inşa edilen kilise, kırmızı tuğlalar kullanılarak yapılmış.
Taşmeydan, Belgrad’ın ortasında, şehrin en büyük parklarından birisi. Tarihçesi daha eskilere kadar gitse de Osmanlılar zamanında burada taş ocakları bulunduğu için bu adı almış. Belgrad’daki pek çok tarihi yapının ilk yapı taşlarının bu bölgedeki ocaklardan sağlandığı söyleniyor. Parkın tarihsel anlamda da önemi var. 1806 sonbaharındaki Sırpların Osmanlılara ilk isyanının lideri Karayorgi karargâhını buraya kurmuş. 1828 yılında mezarlığa çevrilen alan 20. yüzyılın başlarına kadar kullanıldıktan sonra terkedilmiş. 1958’den itibaren şehir parkı olarak faaliyet gösteren park 2000’lerde yeniden düzenlenmiş. Çocuklar için oyun parkları çocukların yaşlarına göre ayrılmış, bence gerçekten cok güzel bir düşünce bu.
Nikola Tesla Müzesi
Alternatif akımı bularak tüm yaşamı kökten değiştiren, Sırp kahramanı olarak kabul edilen Nikola Tesla adına kurulmuş olan müze Belgrad’ın en ilginç müzesi olarak kabul edilmektedir. Tesla’nın birbirinden harika ve ilginç icatlarını barındıran müze turu esnasında rehberin yüksek-frekans osilatörünü açması ile elinde tuttuğu ve hiç bir bağlantıya sahip olmayan floresan tübünün bir anda ışıldaması en garip gösteri olarak oldukça beğeni toplamaktadır. Elinizde bulunan ışıl ışıl floresan tüp adeta Star Wars ışın kılıcı gibi görünmekte. Sırplar Nikola Tesla ile gurur duyuyor, ancak kendisi tüm yaşamı boyunca Sırbıstan’a 1 kez gelmiş.
Sırp kökenli Amerikalı mucitfizikçi ve elektrofizik uzmanı. Aslında dünyadaki bilim ve teknoloji yapısını tam anlamıyla ‘kökünden’ değiştirebilecek birçok ‘kullanılan ve kullanılmayan’ deneye/buluşa da imza atmıştır. Özellikle ‘elektriğin kablosuz taşınabilmesi’ gibi bir buluşu ve bunu kanıtlaması onun ne kadar benzersiz bir mucit olduğunu açıklar. Thomas Edison ile arasında amansız bir bilimsel mücadele geçmiştir. Elektrik üzerine yaptığı sayısız deneyler ve buluşlar vardır. 7 Ocak 1943 itibarıyla, yirmi altı ülkede kendisine ait üç yüze yakın patenti bulunmaktaydı. New York‘da ve çoğu eyalette 10 Temmuz, Tesla Günü olarak kutlanır. Manhattan‘da 40.Sokak ve 6.Cadde köşesine ismi verilmiştir. Time dergisi 1931 yılında, Tesla’nın doğumunun 75. yıldönümünde kapak resmi olarak onu seçmiştir.
Yugoslavya Savunma Bakanlığı Binası
1963 yılında birbirine simetri iki aynı binadan oluşan yapı adeta cadde tarafından ikiye ayrılıyor. Proje oluşturulurken cadde nehir olarak düşünülmüş ve kanyon havası yaratılmış. Önce karşı taraftaki bina dikkatimizi çekti, hemen sonra da tam karşısındaki diğeri. Gelişmiş devletlerin hoşgörüsü ile bölge kana bulandıktan sonra nihayet 1999’da aralıklarla yaklaşık bir buçuk ay süren NATO bombardımanında Belgrad’daki Savunma Bakanlığı binası kullanılmaz hale gelmiş. Aradan bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen Sırplar burayı restore etmemişler. Sırf ibret olsun diye böyle tuttuklarını okumuştum. Zira onlar NATO’nun kendilerine haksızlık yaptığını savunuyorlar.
Aziz Sava Katedrali
Belgrad’ın en göz alıcı ve büyük sembollerinden birisi olarak kabul edilen Aziz Sava Katedrali (Hram Svetog Save) Aziz Sava, Sırp Ortodoks Kilisesinin kurucusuymuş. Hanedan mensubu olmasına rağmen manevi duyguları ağır basmış ve kendini dine vermiş. Herkesin saygı duyduğu bu azizin anısına yapılan katedralin hikayesi bizim açımızdan da önemli. Sadrazam Sinan Paşa 1595’deki ayaklanma sırasında isyancılara sıkı bir ders vermek istemiş ve Aziz Sava’nın kemiklerinin saklandığı sandığı Mileševa Manastırından getirtmiş ve bugün katedralin bulunduğu Vraar tepesinde yaktırmış. Yüzyıllar geçmiş olsa bile bu olay unutulmamış (ya da unutturulmamış) ve 1895 yılında bir dernek kurulmuş. Bu derneğin girişimleri ile önce olayın geçtiği yerde küçük bir kilise yapılmış ama yetersiz gelmiş olacak ki 1935 yılında Ortodoks aleminin en büyük kiliselerinden birisinin yapımına başlanmış. 2. Dünya Savaşı ve komünist rejim inşaatı kesintiye uğratmış ve 1985 yılında yeniden başlamış. Bugün için dışarıdan baktığınızda tamamlanmış gibi gözükse de aslında çalışmalar halen sürüyor. Bu arada bir yandan da ibadet devam ediyor. Tamamlandığında 10.000 kişi kapasiteli devasa bir kompleks olacakmış. Katedrale uzaktan baktığınızda Ayasofya’yı andırıyor. İnşaat devam ettiği için pek çok noktasında iskeleler kurulmuş. Katedralin dış tarafında oldukça güzel düzenlenmiş geniş bir park var. Bir bölümünde havuzların bulunduğu yolun devamındaki minik bir tepelikte Karayorgi’nin heykeli bulunuyor. Bir diğer köşede de Milli Kütüphane var.
Zemun bölgesi ve Gardus kulesi
Eğer Belgrad’da vaktiniz coksa, biraz gidip Tuna tarafını göreyim derseniz, Zemun bölgesi görülmeye değer. Özellkle Gardus kulesinden manzara bir harika. Merkezden kalkan 83 no.lu otobüs ile Zemun’a gidilebiliyor ve Glavna’da otobüsten iniliyor. Tepeye doğru yürüdüğünüz sokaklar bana Büyükada sokaklarını anımsattı. Zemun, 1930’lara kadar ayrı bir ilçeyken şimdilerde Belgrad’ı oluşturan 17 belediyeden birisi. Artık şehir büyüdüğü için Belgrad’la birleşmiş resmen.  Gardos Tepesi aslında Zemun’un en eski yerleşim noktalarından birisi. Nehre ve şehre hakim noktada bulunduğu için 9. yüzyılda bir kale inşa edilmiş ancak bugünkü surlar ise 15. yüzyıldaki tahkimattan kalanlarmış. Kale kalıntılarının tam ortasında Gardos Kulesi ya da diğer adıyla Hunyadi Yanoş Kulesi yer alıyor. Macaristan devletinin bininci yılı anısına 1896 yılında yapılan kule uzun yıllar yangın kulesi olarak da kullanılmış. Gardos tepesinden nefis bir Zemun ve Tuna manzarası var.
Print Friendly, PDF & Email
Written By
More from acemianne

Eklemek istediklerim,,,

Zeyno hanım buaralar çok tatlı olduğunun ve istediği her şeyin yapıldığının farkına...
Read More

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir